Kayıtlar

Temmuz, 2006 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ahmed Ahmedov - Çerkez Güzelim

özellikle "Tsiganocka" parçası tekrar tekrar dinlenebilecek cinsten bu sıcak havalarda belki serinletmiyor sizi ama en azından bilgisayar başında bile eliniz ve başınız gibi uzuvlarınız aracılığıyla abuk subuk hareketlerle eşlik ettirmeyi başarıyor kendine diğer şarkıların çoğuda böyle Ahmed Ahmededov henüz tanımını bilmediğim bir de "kontrtenor" sıfatına sahipmiş (hımmm) Dağıstanlıymış (Kayki). belki siz de merak edersiniz üsteki bilgilerden sonra diye bunları da ekliyorum: Sebnem Ferah - Gel Ey Seher polad bulbuloglu laf lafı açıyor... 13. Uluslararası İstanbul Caz Festivali, Brezilya Kültür Bakanı Gilberto Gil’i ağırladı… son olarak

MUTFAKTA

Kim uçmak istemez ki bulutların arasında özgürce süzüle süzüle, yemek yapma derdi olmadan. Salata yapmak kolaydır. Tezgâhın altındaki dolaptan bulabileceğiniz malzemeleri çıkarır, yıkar, istediğiniz ebatlarda keser, üstüne tuzunu, yağını döker, limonunu da sıktınız mı yemeye hazır hale gelir ama yemek yapmak zordur. Hele hele aklımızda piknik tüpü olarak yer edinmiş o minik tüplerin üzerinde yapmak daha zordur. Ama bazı şeyleri öğrenmenize yardım eder –tavanın sapı, tencerenin kulpu- . Bir gün yaparken pilavı, kızartmışken şehriyeyi, az önce eklemişken pirinci, bir şeyi unutmuşsunuzdur. Birazdan tavanın yere düşmesiyle zor tutarken kendinizi okkalı bir küfür sallamamak için aklınız başınıza gelir. Ama merak etmeyin büyük bir başarı gösterip tamamını dökmeyi başaramazsanız yarısı genelde tavanın içinde kalır. Artık büyük dersler çıkarmışsınızdır bu olaydan ve ikinci raunda hazırsınızdır. Bu sefer sap elinize yapışmış gibidir, hiç bırakmazsınız. Ama muhabbet ederken arkadaşınızla geç kal...

İLKOKUL ANILARI

[öğretmenimizin verdiği bir ödev sonucunda aklıma gelenler, konu: okul hayatı boyunca yaşadığınız anılar] Kendi anılarımı yazarken pek özen gösteremedim, çünkü çoğu hatırlamak istemediklerim arasındaydı, ayrıca çoğumuzun yaşadıklarından da çok farklı şeyler değillerdi. Keşke farklı tepkiler gösterebilseydim yaşadığım olaylar karşısında ama olmamış ne yapayım, önümüzdeki anılara bakacağız. İ lkokul olduğunu hatırlıyorum sadece, sınıf belirtirsem yalan söylemiş olurum gerek yok, o kadarda önemli bir ayrıntı değil. O gün derse müfettiş gelecekti, öğretmenimizde bizi güzelce ne yapacağımız konusunda bilgilendirdi, “ben veya müfettiş soru sorduğunda sadece çalışkanlar cevap versin” vb. daha sonra da çalışkan olarak nitelendirdiği öğrencileri öne oturttu ve böylelikle tüm önlemleri almıştı, artık sırtı yere gelmezdi. Müfettiş de gelir bir sonraki derse, matematik işlenmektedir kalabalık sınıfta. Bir soru yazılır tahtaya cevaplanması içinde müfettiş tarafından rasgele bir öğrenci seçilir belk...

NOKTASIZ

Yazmak sınırsızca, düşünmeden kelimeleri, kurmadan cümleleri. Bir şeyleri ima etmeden, ne demek istiyorsak. Umursamadan imla kurallarını, noktalı virgülden(1) sonra büyük ya da küçük harfle başlamayı. Bazen birleşik bazen ayrı olarak cümleye katmayı ya da yı. Kafamızdan geçen düşünceleri resmetmeyi fotoğraf makinesine benzercesine. Ama bazen kendimizden bile gizlediğimiz şeyleri yazmak. Başkasının okuması için değil, kendimizle yüzleşmek için belki. Yaşadıklarımı, hayal ettiklerimi, saçmalıklarımı. Unutarak gelecek kaygısını, hatırlamaya çalışarak geçmiş anıları. Yazmak güzel şeymiş ve niye yazıyorum düşünceleri arasında mekik dokuyarak. Unutmamak için yazmayı, sevmeyi. Bazen kurşun kalemle, bazen tükenmez kalemle ama istiyorsak kelimelerin kaymasını kâğıtta, kullanmak gerek dolma kalemi. İsraf edercesine kâğıtları yazmalı, bazen bilgisayarda bazen de en umulmadık yerde karşınıza çıkan babanızın eski daktilosunda tuşların çıkardığı tıkırdıları dinleyerek ve kaleme sarılmak tekrar hiçbi...

YAĞMUR YAĞDI

Yağmurlu havalar hep hüzünlendirmiştir beni. Gökyüzünü kaplayan kara yağmur bulutları sanki benim içimi de kapla, bende bir karamsarlık baş gösterir. Bir şey yapmama isteğim kamçılanır, bir şey yapmam. Bu garip döngü hep var mıydı, hani şu buharlaşıp tekrar yağma olayını diyorum. İlk yağmur kimi ıslattı acaba, ya sonuncusu kimleri ıslatacak. Kim bilir kaç sevgili geçti bu çamurlu ıslak yoldan; şemsiyesiz, birbirine sokulmuş, elinden geldiğince kendini siper etmiş yârinin üzerine ıslanmasın diye. Bazıları ise yine yalnız gezerler fark etmez ellerinde şemsiye olup olmaması, hep hızlı yürürler aldırmadan yağmurdan önce bir milyon olan şemsiyeyi iki milyona satan uyanık adama. Şemsiye demişken, kolay değildir kullanmak onu. Sokmamalısınızdır çevrenizdekilere o sivri ucu ya da dışarıdan gelecek şemsiye darbelerine karşı uyanık olmalısınızdır. Toplu taşıma aracı olarak şemsiyeyi incelersek, makbul olan sayı ikidir, üç de belirli sınırlarda kabul edilebilir ama etrafa mizah konusu olmak istem...

Ellen von Unwerth

Usta fotoğrafçı, yaratıcılığının kaynağı ve eşsiz stilinin yanı sıra teknik bilgisinin eksikliğini ve bunun neden bazen iyi bir şey olduğunu anlatıyor. Röportajı yapan: Rebecca Klein Çevirmeye çalışan: Anıl Özbek İlhamın kaynağı nerededir? Her fotoğrafçı için bunun farklı bir cevabı vardır. Bazıları için teknik bilgideki ustalık yaratıcılık için temel rol üstlenir. Diğer tarafta ise içgüdülerine göre hareket eden, zamanlama ve tadın daha önemli olduğunu düşünenler vardır. Ellen von Unwerth içgüdüsünü ustaca kullanan bir fotoğrafçıdır. Çalışmaları Vogue ve Interview, The Face, i-D gibi birçok dergide yayınlanmıştır. Kendiliğindenlik, sirk hayatı, erotizm ve düşlem sanatı hakkında bir Ellen von Unwerth röportajı Birçok insan genç bir kızken sirkte çalıştığınızı bilmez. Evet, on yedi on sekiz yaşlarında okulu yeni bitirdiğimde Münih’ de bir sirke gitmiştim. Büyük ve içinde hayvan gösterilerinin de olduğu bir sirk değildi. Güzel ışıkları ve müzikleri olan şairane ve sevimli küçük bir sirkt...

MHTML

Windows altında bilgisayarınızda ie var ama oe yoksa açamayacağınız bir dosya uzantısıdır mht. Tabi eğer firefox kullanıyorsanız “Mozilla Archive Format extension” yükleyerek halledebilirsiniz. Opera da destekliyormuş. Bildiğiniz gibi bir siteyi bir html dosyası olarak kaydederseniz aynı isimde bir dosya da açılarak içindeki resim ve ses gibi dosyalar buraya konur. Mht de ise tek bir dosya oluşur ve resim, müzik vs. ve html aynı yerde olur.

Gazete ekleri arasında kaybolmak (23 Temmuz 2006)

Resim
Cumhuriyet Strateji: ekin içindeki konulara benim kadar uzak olarak yaşamışsanız, iyi bir başlangıç olabilir. Star Pazar ekindeki ilk sayfanın altındaki büyük fotoğrafı beğendim ama fotoğrafçısı belirtilmemiş. Fotoğrafta bir insan olması ve fotoğraftaki yeri gerçekten çok şey katmış (Çiftlikteki Tatil) Pazar Postası’ nda son sayfaya kadar dikkatimi çeken bir yazıya rastlamadım ama son sayfadaki Seral Cumalı’ nın yazısı güzel. Kısaca konusu “Bir salon adamının Amazonlarda yaşadıkları” (Amazonlara Yolculuk – Atilla Sesören) Bugün Melodi ekinde ilgimi çeken bir yazı yoktu ama 3. sayfadaki fotoğrafların “Ozan Köse” tarafından çekildiğini belirttikleri için teşekkür ediyorum. Son sayfada Buz Devri’ nin bu gece 00.30 da yayınlanacağını söylemiş, tekrar izlenebilir. Bugün Pazar: “Tükenen Zamanın Simgesi”, zamanın tarihi ve saatinize bakım önerili konulu Seren Ellialtı yazısı, zamanı merak eden bünyeler için güzel. Son sayfadaki “Prey” tanıtımı dikkatimi çekti ve araştırayım “ruh yürümesi, duv...

blog

Interests ilgi alanları, bir blog sayfası için kişiye sorulacak saçma sorular arasındadır, ilgi alanlarımı buraya . .. ve ... dır diye sınırlayabilir miyim, ben yapamam zaten blog un amaçlarından birisi de ilgi alanlarımızla ilgili şeyler yamak değil midir. ama bunlar bizim kişiyi ve blog unu tanımamız için gereklidir diyenlerdenseniz şu örneği düşünün ilgi alanları: bilgisayar diyen bir kişinin blog una girdiniz ama içinde oradan buradan kopyala yapıştır yapılmış bilgilerle karşılaştınız bence bu blog değildir. blog u okuyan insan ne ile karşılaşabileceğini bilmemelidir her an bir satır alttan bir canavarın çıkıp kendisini yiyebileceği tedirginliğini taşımalıdır, okuduklarına bazen katılmalı bazen de sinir olmalıdır About Me hakkımda, hakkımda, hakkımda üç kere yazdım ama hala anlamlı gelmiyor bana zaten blog umun tamamı bir "about me" dir. buradaki her şey benim olaylar karşısında gösterdiğim tepkilerin yansımalarıdır. doğru söylemek zorundayımdır ama bunlar sadece benim do...

MEKTUP

Resim
Ne kadar sıradan hayatlar yaşıyoruz. Herkes ezberlediği rolü ne güzel oynuyor. Herkesin olmamızı istediği gibi de olduk sonunda. Farklı olanları aramazda ne güzelde normalleştiriyoruz. Acımazsız değiliz, aslında acı çekeniz. Duygularımız ne kadar birbirine benziyor, önceki günle ne kadar aynı. Düşündünüz mü bir gün içinde duygularınız neler oluyor. Mutluluk, heyecan, tükenmişlik, üzüntü, şaşkınlık. Bu kadar az mı sizinde. Hiç en işlek caddesinde yaşadığınız muhitin çevrenizdekilerin size ne diyeceğini, nasıl bakacağını ve hangi sıfatları yakıştıracağını düşünmeden yüksek sesle şarkı söylediniz mi mutlu olduğunuz ve sadece o an içinizden geldiği için, ne o yoksa mırıldanmıyor musunuz bile. Dün akşam en son ne dediniz kendi kendinize. Konuşmuyor musunuz yoksa kendinizle. Diyelim ki bir gün çat kapı NASA dan geldiler. Biz tüm insanları uzayın heyecanını daha iyi hissedebilmesi için çeşitli kararlar aldık ve rasgele olarak belirlediğimiz bir kişiyi Ay’ a göndermeye karar verdik ve bu şansl...

ÇOK KÖTÜ

İnsanlar ne kadar kötü. Acaba farkında mı böyle olduğunun. Haklı çıkarır mı nedenlerinin olması. Ahlak gelişimi seviyesinin birinci basamağından öteye geçebiliyor muyuz. Acaba kötüler kötü olduklarını mı kabul ediyorlar yoksa kötülere göre kötü iyi mi eğer böyleyse herkes kendine göre iyi mi? Karnım ağrıyor açlıktan ama bir şey yiyemiyorum insanların birbirini yedikleri şu dünyada. Karşımızdaki herkesi geçilmesi gereken bir rakip olarak, yok edilmesi gereken bir hedef olarak mı görüyoruz? İlahi adalet var mı, ya biz yeterince adil miyiz kendimize ve diğerlerine. Yoksa gereğinden fazla mı değer veriyoruz hak etmeyenlere. Ne zaman mutlu oluruz, başkasının mutsuzluğu bizim mutluluğumuz oluyorsa neden bu böyle? Yüzüklerin Efendisi’ nde şöyle bir söz vardı; “yaşayan insanların çoğu yaşamayı hak etmiyor, ölenlerin ise çoğu ölmeyi hak etmemişti, onları geri getirebilir misin.” Benim ya da senin amacımız ne, kimim ben. Kendime ne kadar yabancıyım. Neden değiştiremiyorum tutumlarımı, davranışla...

SELÇUK EVRENKENTİ

Bazen ne işim var benim burada dedirtse de iyidir, güzeldir, tatlıdır imajı vermeye başlayan ama son seneme girdiğim için beni artik pek alakadar etmeyen evrenkentdir kendileri. Öğrencileri http://www.selcuk.edu.tr/ adresini sadece notlarını öğrenmek için kullandıkları için Konya’ da gerçeklesen etkinliklerden pek haberleri olamaz ve Konya’ da gerçekleştirilen ilk kitap fuarına kayıtsız kalabilirler. ÖSS sonucunda buraya kapak atan öğrenciler genelde ilk senelerini devlet veya özel yurtlarda konaklayarak geçirirler. İkinci senelerinde dillerine maymun gözünü açtı şarkısını pelesenk ederek yanlarına aldıkları iki üç arkadaşla ev aramaya çıkarlar. Çarşı olarak nitelendirilen alaadin ve zafer bölgesinin bir saatlik tramvay yolculuğunu ben çekemem yazın yürüyerek kışında dolmuşla tıpış tıpış giderim diyenler Bosna hersek mahallesini tercih ederler. Burada ilk önce kapıcılarla laf ebeliği yaparak ev sahiplerinin telefon numaralarını almaya çalışırlar Konya’ nın kavurucu sıcağı altında, zira...

bankamatik

anil ozbek (2004-11-04) para çekme, havale, sifre degistirme dizilerle yapıldığı için pek güzel değil ama yine de fena sayılmaz :) http://www.programlama.com/sys/c2html/view.php3?DocID=2921 Ben elimde pascal a ait ne varsa sildiğim halde http://www.programlama.com/ a bu kodu hala sakladığı için gereksiz olsa da buradan teşekkür ediyorum.

ays den den den

Resim
terslik kendileri buradaki fotoğraflar ays ye aittir izinsiz kullanımlarda başınıza gelebilecekler ays nin hayal gücüyle sınırlıdır, dikkatli olunuz.

gözüme çarpanlar

Resim
the_prof tez_kaybetmek nba işkenceler_opsiyoneldir okey bay_bay buradaki fotoğrafları istediğiniz yere koyabilirsiniz ama üstüne bir takma isim veya site ismi yazmassanız yeterli (çok kızarım)

blogger

Resim
link listesini nasıl değiştiriyoruz? Template bölümüne girin ve aşağıdaki kodları bularak gerekli düzenlemeleri yapınız. Daha fazla link eklemek için ne yapacağınız açıkça belli olmaktadır, benzer şekilde istemediklerinizi silebilirsiniz de. Eğer sizde bu satırlar yoksa farede mi yok kopyala yapıştır yapınız blog um arama motorlarında çıkacak mı? seyirciye mi oynayacaksın, sen yaz nerede çıkarsa, elbette google de çıkarsınız. Onu da istemem derseniz >head , kısmına şöyle bir güzellik ekleyerek arama motorlarının önüne bir set çekebilirsiniz >META name="ROBOTS" content="NOINDEX,NOFOLLOW" / > ile resim / fotoğraf yüklemek istiyorum, ama nasıl? Bunu yapmanın hiçbir zorluğu yok sizi sinir edecek derecede yavaş bir bağlantınız yoksa, sadece birkaç ipucu; resim tam yüklemeden başka bir resim eklemeye kalkmayın ikisi de uçuyor, yüklediğiniz resim tam görünmeden kaydırma çubuğuyla aşağı yukarı yapayım demeyin, başka da bir şeyi yok. Bir de daha sonra blog nedirde...

Az Sinirlet Emi

Yine başladık en başından. Bıktım ama katlanmak zorundayım, sabrımın uç noktalarındaki bu yolculuğa şaşmamak elimde değil. Aslında hepsi küçük şeyler ama Üstün Dökmen'in söylediği gibi küçük şeyler önemlidir. Herkesin bir hayat görüşü, yaşam tarzı, olaylara gösterdiği tepki şekli vardır, epey de farklıdır. Bazen bu farklılıklara sahip insanlarla istemesek de aynı ortamda yaşamak zorunda kalırız. Ne acı olduğunu umarım tahmin edemiyorsunuzdur. Lanet olsun! Konudan bahsetmeyeceğim, senin dün ya da önceki gün başına gelen o durumun bir benzeri çünkü. Hatta aynısı. Yeter diye bağırmadım ama bu sefer gerçekten kendimi zor tuttum. Sonunda öyle bir bağıracağım ki herkesi sağır etmesem bile uzun süre bir hafta boyunca rock konserinde en büyük hoparlörün dibinde durmuşa çevireceğim. İnan yapacağım. Hayatı ciddiye almadığım halde bana bile bu kadar trajedi gibi geliyorsa ciddiye alanlar ne yapsın. 2014'te yapılan değişiklikler: Artık neyin kısaltması olarak kullandığımı hatırla...

BİR ARMATÖRÜN SAVUNMASI

Yazarken farkına vardığım ilginç şeylerden biri de şu oldu: Şair burada ne demek istemiş, bu şiirin teması nedir gibi sorulara verilecek hiç bir cevabın doğru olamayacağı Zannederiz ki şair bizim sevgilimizi övmüştür, bizim yalnızlığımızdan bahsetmiş, bizim acılarımızı görmüş ve yazmıştır, oysa bu yanlıştır ve Orhan Veli de itiraf etmiştir iş olsun diye şiirinde; -- Bütün güzel kadınlar zannettiler ki Aşk üstüne yazdığım her şiir Kendileri için yazılmıştır. Bense daima üzüntüsünü çektim Onları iş olsun diye yazdığımı Bilmenin. -- Şiirle ilgim neredeyse hiç yoktu. İlkokulda Türkçe kitabını aldığım zaman baştan sona bütün hikayeleri okumama rağmen şiirleri genelde okumaz atlardım. Sıkılırdım okumaktan, anlamazdım belki de. Örnekle açıklamak gerekirse (modüler eğitim takıntısı) Ece Ayhan adlı şairimizi isminden dolayı kadın bir şair sanırdım, değilmiş. Günlüğümden: bu ana kadar hiç günlük tutmayı başaramadım, kitaplığımdaki ajandaların genelde ilk sayfası yırtık olur. Ama eve çıktıktan so...

Kımızı Balıksız Hız

Hiç olmadı mı size, sıcacık odanızın içinde teninizde aniden bir üşüme anı belirmedi mi, sebepsiz, anlam veremediğiniz? Garip değil mi uzaklaşmak farkına varmadan gerçeklik kıyılarından, yelken açmak hayal denizlerine, yüzme bilmeden ve can yeleksiz, geminin batması durumunda boğulmayı göze alarak, saatlerce belki de günlerce dalgalar nereye götürürse, içinde geri dönememe umuduyla. Kimseye katlanamıyorum. Herkes gözüme o kadar aptal geliyor ki anlayamıyorum yaptıklarını, söylediklerini. Gittikçe az konuşuyorum onlarla. Onlar da beni anlamıyorlar, ben de onlara göre aptalım. Kimin umurunda, bir ömür değil mi nasıl olsa, gelip geçer. Sadece resimler var kafamda, geçmişe ait birkaç tane. Çoğu da her zaman orada kalacak, yazıya dökülmeyecek, kimse bilmeyecek, bilmemeli de. Kolunuzda saat var mı? Saat kaç? Benim şu anda kolumda saat yok ve eminim siz de şu anda zamanın hangi diliminde olduğunuzu merak ettiniz, kolunuza, duvara veya masanızın üzerine baktınız. Yapmadınız mı? İnadınız...

BİR BAŞKA GECE

Bilmemenin dayanılmaz hafifliğini hissediyorum bedenimde, bilmemek güzel şey, insan bildikçe dertleri de artıyor, bilmek acı veriyor. Kendi hakkımda daha çok şey bilseydim tiksinirdim kendim belki de –diğer insanlardan bahsetmiyorum bile-. Ya unutmanın güzelliği, çekiciliği, her şeyi unutmak istiyorum ve unutuyorum her şeyi, onu, seni, kendimi, işte bom boş bir sayfa yeni anılara tarla. Boş vermek hayatı, kafaya takmamak hiçbir şeyi, her şeye limon sıkmak –etli ekmeğe, çiğ köfteye-, kimseyi umursamamak. Pencereden giren serin hava teşekkür ederim sana dolduğun için odama. Yıllardır tombo diye bildiğim kuşun kalem ucu –kısaca uç- nun adı meğerse tombow muş öyle w nun içini boyarsan müstahaktır sana. Sigara sağlığa zararlıysa sakızda sağlığa zararlıdır. Yapılacak araştırmalar sakız çiğnemeyenlerin çiğneyenlere oranla daha uzun yaşadığını kanıtlayacaktır. Akşam eve gelirken benim odanın üstündeki odanın perdesi açıktı, içeriye baktım duvarda açık bir şemsiye asıktı acaba ne anlamı v...

EĞLENCE ANLAYIŞI

Herkesin eğlence anlayışı farklıdır. Başkalarının yaptıklarından bazen zevk almak bir yana bunları saçma bile buluruz. Şu anda hepsi ellerini üst üste koyarak havaya bir zafer kazanmış edasıyla kaldırıyorlar, az öncede birbirlerinin üstünü temizliyorlardı elbiselerini dövercesine. Daha dün dökülmüştü o taşlar, yağmurlu havalarda bahçe çamur oluyor diye. Onlar izlerken çekyatın kenarına oturduğum yerden olan yine bizim çekyata oldu, kırılıverdi köşesi. İlk önce potansiyel kurbanlarının yaklaşmalarını bekliyorlar, daha sonra ellerine sığdırabildikleri maksimum sayıdaki taşları onlara atıyorlar ve gizleniyorlardı. Canı acımaktan daha çok şaşkınlıkla verdikleri tepkiyle etraflarına bakınıyorlardı kurbanlar. Bu böyle sürüp gitti, bunu sadece eğlence için yapıyorlardı, kimseye karşı duydukları herhangi bir his veya başka bir şey için değil. Çocuklara, teyzelere, kızlara herkese atıyorlardı taşlarını. Onları uyarabilirdim, yaptıklarının pekiyi bir şey olmadığını söyleyebilirdim ama boş verdim...

AYNI ÇATI

Aynı çatı altında Aşkımız bir yalanmış Döndüm baktım maziye Ne kalmış yaşanacak Eller yorgun ben yorgun Boşa geçmiş seneler Sende bir hicran yarası Bende bitmez çileler Birçok şey silinip gittiler çoktan, bazılarını unutmamam gerekiyordu, çok önemliydiler ama sınırlı hafıza kapasitem nedeniyle her yenisiyle eskilerin yerini değiştirmek zorunda kaldım. İlkokul arkadaşları, ortaokul arkadaşları ve yavaş yavaşta lisedekiler hepsini unutuyorum. Ama bu şarkı çocukluğumun ilk dönemlerinde öğrendim sanırım o günden beridir de asla unutmadım. Ara sıra sebepsiz aklıma gelir ve söylerim. Sonradan gelen not: yanlış hatırlıyormuşum doğrusu buymuş aynı çatı altında aşkımız bir yalanmış dönüp baktım maziye paylaşacak ne kalmış yıllar yorgun ben yorgun boşa geçmiş seneler bende hicran yarası bende bitmez çileler gözlerinde kin nefret bana sevgin hiç yokmuş benim kalbim boş yere sana sevgiyle dolmuş yıllar yorgun ben yorgun boşa geçmiş seneler bende hicran yarası bende bitmez çileler Hicâz : Nim Sofya...

ZAMAN

ZAMAN I Sadece elli yıl önce ya da sonra doğmuş olsanız hayatınızın ne kadar farklı olacağını hiç düşündünüz mü? Ya da size bir imkan verilse bu iki seçenekten birinin gerçekleşmesini ister misiniz? Bu şans size daha önce tanınmış olsa birini ama şimdi yaşadıklarınızın sizin üzerinizde bıraktığı izler sonucunda diğerini mi seçersiniz? Bu yazının sonunda size bu şansı [şans diyorum çünkü size seçme tanınmış oluyor, önceye dönmek, sonraya gitmek ya da olduğun yerde –şimdide- kalmak, özgür irade ne kadar özgürse, peki o zaman diyebilirsiniz ki önceye ya da sonraya gitme hakkımı kullandım oradayken bu tercihimi bilecek miyim yani önceki yaşadıklarımın farkında olacak mıyım. Ya daha kötü bir kader beni beklerse bu şans değilde şansızlık olmaz mı?] vermek bir yana şu anda sizin zamanınızı sır kendi düşüncelerimi başkalarıyla paylaşma isteği yüzünden çalıyor olabilirim. Zamanı değiştirmek ister miydiniz peki? Şimdiki zamanda yapacağınız değişikliklerin geleceği etkilemesinden bahsetmiyorum, b...

Vize Zamanı

Günlük kafein ihtiyacım artar Daha asabi olurum Yanımda silgi ve yedek kalem taşırım Gecenin ders çalışmak için en abuk sabuk saatlerinde kalkıp ders çalışırım Kaygı düzeyim artar Zaten normalde zor olan ulaşım, sınav zamanı iyice rezil olur, sinir olurum Günlük kalori vb. ihtiyacımı yumurta ve makarna karşılamaya başlar Yaptığım tek spor kullandığım kâğıtları çöp kovasına basket atmak olur Ünide ve fakültede daha önce görmediğim elemanlar görürüm Kantin ve kütüphane gibi yerlerde yer bulamam Alttan aldığım derslerin notlarını fotokopi çektirmeye uğraşırım Bir hafta boyunca saat 10.00 a kadar uyumaya hasret kalırım Sınavlar kötü geçer üzülürüm, iyi geçer kesin bir .okluk çıkar diye tedirgin olurum Yandaki eleman bir hafta gitar çalmaz, kafam dinlenir Alarm çalmadan 15 – 20 dakika önce uyanırım Havalar mevsim normallerinin altına iner, üşürüm Bilgisayara dokunmamaya çalışırım Keşke günü gününe çalışsaymışım derim Fikirlerim Dewey, Piaget, Vygotsky, … ile örtüşmez eğitim derslerinden düş...

BELİ HİKAYE

Berduş berber beresini takmıştı o gün, haziranın başı olmasına rağmen. Bereket versin o gün hava o kadar sıcak değildi, rüzgârlıydı hatta. Parkın yanından her geçişinde kuşların berrak sesini tekrar duyabilmek için evden çıkmadan önce cebine attığı yemlerin akşam dönüşü için ayırmadığı kısmını kahvaltı saatini bekleyen kuşlara doğru atardı. Besleyici yemlerini yerken bile başlardı kuşlar yeni bestelerine. Yürümeye devam ederken birden aklına beygirinin olması halinde caddelerde ne rahat gezebileceği geldi, ama izin verirler miydi dolaşmasına öylece diye de geçirdi kafasından. Bugün kanların olduğu yerde –caddenin ortası- hiçbir bıyıklı adam bıçaklanmamıştı oysa dün öylemiydi, ne karmaşa ne yaygara vardı öyle, adam kurtulmuş muydu acaba. Şimdi hatırladı o adamın piyango biletleri satan adam olduğunu, bir kere ondan bilet almıştı, her zamanki gibi bir şey çıkmamıştı. Cebini yokladı gözleriyle kuyumcunun açılıp açılmadığını kontrol ederken, bugün bilezikleri bozduracaktı düğünlerinde karı...

Bir Amatörün Kendine İtirafları

Resim
Fotoğraf ve resim tartışmaları birkaç gün (ay) öncesine kadar beni ilgilendirmiyordu. Her gördüğüne resim diyenlerdendim. Resim makinesi bile demişliğim vardır (bilerek). Fotoğrafları her zaman severdim makineyi alıp birilerini çekmeyi veya poz vermeyi. Sadece anıydılar geçen yaz ki piknikten veya tatil dönüşü uğranan yemek yediğimiz bir yerden. Okumazdım, bilmezdim fotoğrafı okumanın ne demek olduğunu. Fotoğraf ne kadar gerçektir, her zaman gerçeği söylemek zorunda mıdır? Yalanlarıma ortak olamaz mı? (fotoğrafçısı bilinmiyor) Onlarla oynamasını da severim. Paintle başlayan serüven potosop ile devam ediyor hala yolun başlarında olmanın verdiği tatla. Bu fotoğrafla oynarken bir yerlerine ismi yazma ihtiyacı duymuşum (reklam) sanki mükemmel olmuş da başkaları ben yaptım diyecekmiş gibi. (fotoğrafçısı bilinmiyor) Gerçekçilik önemeli mi, adamın boyunun biraz daha küçük olması gerekmiyor mu, halat yerine siyah bir çizgi yeterli mi. Tüm bunları göz ardı etmişim demek ki bu fotoğrafın kusur...

GÜNLÜK TADI

Şu anda sanki günlük tadında fotoğraf çekiyorum, rasgele, ne çekeceğim belli olmuyor bazen şans yardım ediyor bazense yaver gitmiyor. Hiç birinin kimliği yok, hiç biri benim çocuğum değil. Çok kolayca -kendimin çektiğini bilmesem- başkasının çekmiş olabileceğine inanabilirim. Ama aramızda yine bir bağ var, sanki akrabayız birbirimizi sevmeyen, uzak uzak kuzen misal. Bir kere çektikten sonra yeni doğmuş bir bebek gibi size sevimli, güzel ve sanatsal geliyor. Çünkü hamurunu yoğuran ellerden biri de sizinkiler. Bebeğin yaşı büyüdükçe (siz gelişirken ve daha iyilerini yaptıkça) gözünüze hoş görünmemeye başlıyor, hatta batıyor aynı organınıza. O sizin dikkatinizi çekmeye çalışıyor ben senin bir parçanım diyor ama artık siz onu sevmemenin yanında nefret de ediyorsunuzdur ve sonunda öldür (sil) tuşuna basarak hayatına son vermemek için hiçbir neden bulamazsınız. Bazen pişman olabilirsiniz (çok az olasılık) ve gerçek hayattaki ruh çağırma faaliyetine benzetebileceğimiz silinen dosyaları geri g...

maidis program açıklamaları

2 Temmuz 2006 İçindekiler: R-Studio unlocker xpTuner QuickTime Alternative bsplayer artrage WallPaper Master picture-shark dup detector PrimoPDF virtualdub bg_asci Secret Messenger Bilişim Sözlüğü Xint The Font Thing 7-Zip teleport pro Tunka çewiri Foxit reader Lale Lupas rename wz_grapher petite maxlister vcdgear TMPGEnc Picasa Recolored http://maidis.tripod.com/maidis_pro.pdf (sağ tıklayıp hedefi farklı kaydet yapabilirsiniz)

news.anet.net.tr (os.linux özeti 14.01.2002 - 01.07.2003)

http://maidis.tripod.com/anet_linux.pdf (sağ tıklayarak hedefi farklı kaydet yapabilirsiniz) son sözü niteliğindekiler şu şekildedir: not: buradaki yazıların hiçbiri bana ait değildir yazılarda geçen kodların ve programların sisteminizde neden olacağı sorunlardan ben ve/veya asıl yazarları sorumlu değildir 2006 da gelen not: nostalji olsun diye yayınlıyorum, o grupta bütün sorularıma doyurucu cevaplar veren tüm Linux kullanıcılarına tekrar teşekkürler. Bazı yazıları çıkardım güncellik kaygısıyla. Diğer güttüğüm bir amaçta Linux da yapamadığınız bir şeyle karşılaştığınız zaman size yardım etmekten mutluluk duyacak birilerini her zaman bulabileceğinizi anlatmaktır. Bazı yazıları altında yazarlarının ismi yok o zamanlar takma isimlerini yazmaya gerek duymamışım sadece yazılarının altına ismi yazılı olanlar var. Nostalji demişim ama ben burada 01.07.2003 tarihinden sonra aktiftim ve kendi sorularımı ve gelen cevapları kaydetmemişim hey gidi hey o zamanki sorunlarım winmodem, tv kartı tanıt...

pollyanna da peltim gprs kullaniyor

Resim
Ya internete girseydim yanlışlıkla sözlükte hakkımda yazılanları okuyacaktım. Yavaş ama hızlısı da olsa kötü şeyler yapardım. (aileden birinin blogu okuma tehlikesi) Hacker lar benden uzak (lan lamer iki kb lik şeyim var zaten dellendirme beni) ohh. Ngage telefonum sözlükte benim başıma gelebilecek her şeyi yaşıyor ama bana bir şey olmuyor. (dingiliz haber alma servisine selam çakma) Müşteri hizmetlerindekiler beni güldürüyor onları da başkaları güldürür inşallah. Kedi köpek fotoğrafı görmüyorum (onu da edebiyat tarihçileri bulsun) Mp3 de dinleyemiyorum (dıt dıt dıt) ama ne güzel telif haklarını korumuş oluyorum. Ayağımı yerden kesiyor çok şükür peter buna bile sahip değil dur kendimi cezalandırayım bağlantı hızını 1 kb ye indireyim

Takma İsimler ve Düşündürdükleri

Takma isim önemlidir. Bu cümle size çok anlamsız gelebilir. Neden bir takma isim (nick) bu kadar önemli olsun ki diye düşünebilirsiniz. (Bu arada benim şu anki takma ismim gördüğünüz üzere maidis, Önceki takma ismimi bulanlara büyük ödül var.) Bu yazıya neden olan şeyleri bulmak için Sahte Guru Vakası, xor ve eliniz değmişken Teo'ya Yapılan Şaka'yı aramaya inanarak bulunuz (sonuncusu konu dışı ama olsun). Eğer yeteri kadar ararsanız sözlükler, bloglar, wikiler(tr), posta listeleri ve diğer türdeki sayfalarda kaybolabilirsiniz. Bunun sonucunda sadece zamanınızı (gülerek) harcayabilir ya da kimlik sorunu hakkında ilerde yazabileceğiniz bir tezin ön hazırlığı için ilginç bilgilere ulaşabilirsiniz. Size yardımcı olabileceğini düşündüğüm adresler http://www.google.com.tr/ http://sourtimes.org/ news.anet.net.tr (sonradan gelen üzünç: burası artık yok) "windows xp regedit irq11"

Her Şey Böyle Başladı

İlk deneme. First try. Aslında böyle olmadı. En azında sadece çok kaba bir özetini yaparsak her şey böyle başladı diyebiliriz. Klasik bir merhaba dünya işimi görecekken böyle şeyler yapmayı seçmişim.