Woody Allen ile Nasıl Tanıştım
Woody Allen her zaman mesafeli olduğum bir yönetmendi. O güne kadar da herhangi bir filmini izlememiştim. O gün de onun bir filmi olduğunu bilmiyordum. Bilgisayarım bozulmuştu ve bu yüzden pek yapmadığım bir şey yapmak zorunda kalmıştım: televizyonda film izlemek.
Bilgisayarımı nasıl bozduğumu (şu anda kendi bilgisayarımdan yazıyorum ve henüz bilgisayarın tam olarak tamir olup olmadığını bilmiyorum, her an ekran yine sapıtabilir) bir sonraki yazımda detaylı bir şekilde okuyabilirsiniz.
Woody Allen ile bildiklerim tamamen kulaktan dolmaydı. Önyargılı biri olmadığımı düşünsem bile bu konuda tamamen yanılıyorum. Woody Allen sevmem diye bir izlenim uyandı bende çünkü. Her ne kadar bu izlediğim filminin çizgisinden oldukça farklı olduğu söylense de, diğerlerini de deneyeceğimden emin olabilirsiniz.
Film hakkında konuşmaya başlamadan önceki son paragrafta şu konuya değinmek istiyorum. Televizyonda rasgele bir filme rastladığınızda ve tam olarak ne kadar süredir başladığını bilmiyorsanız sonunu tahmin etmek gerçekten zorlaşıyor. Daha girişteyiz herhalde dediğiniz anda jenerikle karşılaşabiliyorsunuz. Bu filmde de biraz öyle oldu.
Rahatsız edici filmler vardır (aklıma ilk gelen: Closer) ya biraz öyle bir tat barındırıyor Match Point. Karakterlere sinir olursunuz, aynı durumlarda benzer davranışlarda bulunabileceğinizi düşündüğünüz için kızdığınız kişi kendinizden başka biri değildir aslında. Daha genel olarak söylersek hayattır ve hayatın böyle olmasıdır sinirleri hoplatan.
İnsanın ne kadar kolayın kölesi olabileceği ve kolayı kaybetmemek için kolayca herşeye dönebileceği de var Match Point'de, şansın ne kadar önemli olduğu ve her zaman göründüğü gibi olmadığı da.
İzleminizi tavsiye edeceğim bir film Match Point, başını kaçırdığım ve ne kadar kaçırdığımın farkında olmadığım için benim de izlenecekler listemde.
Yorumlar
Yorum Gönder
sen de yaz yaz yaz buraya yaz bütün sözlerini