Yedi Parça Mutfak Takımı
google yalan söylemiş
I.
Yedi kişi daha mezun olur ve dağılır bir sınıf. Yedisinin de mezun olması önemli değildir yedi kişi dağılmıştır artık. Dört yıl yedi kişi, hep yediydiler, yedi kişi geldiler ve gittiler.
O sıralara artık onların popoları değil başkalarınınki basınç uygulayacak. Başkaları dinleyecek Uğur’ u, Hakan’ ı, İsmail’ i. Başkaları sallayacak ayaklarını derste sıkıldığında. Başkaları bastıracak açlığını kantindeki simitlerle çay eşliğinde ve para üstünü sakız olarak alarak.
Hepsi özleyecek diğer altı kişiyi. Tekrar buluşacaklar ama sayılar tam yediye ulaşamayacak, biri olsa diğeri olmayacak, sayı tamam etmeyecek. Özlem arttıkça sevgi de artacak, unutulacak kötü her şey ve sadece iyiler kaldığında özlem daha da acı verecek, yer yer pişmanlıklar başlayacak, keşkeler olacak cümlelerde.
Hepsi farklı hatırlayacak bu dört yılı, geçmiş hiç yeri ve zamanı değilken ses verecek, gülümsetecek bizi bazen de hüzünlendirecek. Ben yedi kişiden biriyim, siz bana Anıl dediniz ve ben de kendimi öyle bildim, hepimiz yanıldık aslında siz beni yalnızca sınıfın yüzde 14,28571428571428571428571428571 i olarak tanıdınız. Yüzünüze karşı diyemedim, arkanızdan söyleyeyim ben sizi sevdim.
Bu yazıyı ne zaman yazıyorum tarihe geçsin lütfen 25 Haziran 2007. KPSS de başarılar diliyorum, hepinizin çok iyi birer öğretmen olacağınız inanıyorum gibi palavralar sıkarak bu içten yazımı bok etmek istemiyorum. Dünya biz içinde yaşayanlar için nedir arkadaşlar, çok önemlidir değil mi, sayfalarca yazabiliriz. Kendimiz için de keza öyle. Ama dünya bazıları için sadece “çoğunlukla zararsız” kimin için mi tabi dünya dışı “others” ın. Ben sebepsiz yazmadım, böyle yedi kişilik sınıfta okumadım, eyvah, eyvah eyvah, eyvah…
Üst paragrafı unut gitsin burada yenisi var, asıl ben bunu yazacaktım. Yazı uzun oldu diye okumamazlık yapmayın, hatta birkaç defa okuyun. Asla bu maili on kişiye gönderin zinciri kuramadım. Ayrıca bir kedim bile yok, ille de biz gidecek ah ne fark edecek.
Saçmalamamdan anlayacağınız üzere kişisel konulara girmek benim için oldukça zor. Buraya yazacaklarım aleyhimde delil olarak kullanılacak ve belki haklarım dahi okunmayacak.
II.
Beraber çok şey yaptık, çay içtik, kahve içtik, üzüm suyu içtik, şalgam içtik, ayran içtik, kola içtik, sigara içtik, nargile içtik, çok güldük, çok sınava girdik ve mezun olurken hala bilmiyor, birbirimize soruyorduk “peki ama ben nasıl büyük adam olacam” diye.
Çiğ köfte partileri verdik, bazen mangal yaptık, maç yaptık, masa tenisi oynadık, çimlere yattık, konuştuk, konuştuk, konuştuk, yürüdük okula giderken veya dönerken, tramvayda bir saat geçirdik belki, film izledik, dizi izledik orijinal altyazılı, üds’ ye girdik, öss’ de bekledik, uçaklarımızı yarıştırdık rüzgâra karşı, bisiklete bindik, beraber bekledik dolmuşları yağmurda, ağzımız bozuk değildi ama birimizin küfürü bitse diğeri sürdürdü, pes, tekken, marvel vs capcom oynadık, yukarıdan düşen baloncukları beraber yok etmeye uğraştık bazen de.
Yemek yapmayı öğrendik, bulaşıkları yıkadık sırayla, pazara çıktık, çürük sebze veren pazarcılara küfrettik evde, faturaları ödedik, kira yatırdık, ev aradık, temizlik yaptık iki haftada bir, Ahmetlere gittik elimiz bazen boş bazen de yarısı içilmiş meyve suyu ya da sprite. Çamaşırlarımızı yıkadı Ahmet, söylense de hiç laf etmedi, laf sokmadı, bıkmadı bizden. Okan bize hep malzeme getirdi çarşıdan, hiç yorulmadı ya da bize hissettirmedi, bize ocak verdi üstünde aş pişirdik.
Ben Anıl, sınıfın bilmem kaçı, boş işlerin uzmanı, bu yazının yazarı, size selam ediyorum. Beni milli ve dini bayramlarda ezber mesajlarla rahatsız etmeyin. Doğum günlerimi kutlamayın nice mutlu yıllara diye. Hiç beklemediğim bir zamanda hiç beklemediğim bir şey yazın, söyleyin ve günümü güzelleştirin. Ben Anıl, başkası değil uzun yazıları severim, saçmalıkları severim, bana mektup yazın elektronik ya da kağıt fark etmez.
III.
PIC_0178.JPG: yerden petrol değil ama su fışkırmıştı, Bilal’ in çayı devrilmediyse de içilemeyecek bir hal almıştı, giydiklerime bakılırsa göbeğim henüz oluşmamıştı, havalar sıcak, fotoğrafı çeken ise Akif’ idi.
100_5065: kitap fuarındayız, havalar yine sıcaktı, otobüsü Bilal şimdi mi bir dahaki fuarda mı kaçırma tehlikesi atlatmıştı hatırlamıyorum, fuara öğrencilerden yeteri kadar ilgi gösterilmemesine kitaplarımızı ters çevirerek tepkimizi koymuştuk.
anahtar0.bmp: (bugün 4 Temmuz ve İstanbul’ dayım.) bir çizgi roman klasiği olabilir. Olayın aslı ise şöyleydi. Ev arıyorduk iki sene öncesinde, kapılar birbiri ardına suratımıza kapanıyordu. Biz de geçici bir süre için Ahmetlerde ikamet ediyorduk (muhtardan gizli). Ahmet’ in o gün çarşıda işi vardı (basla: buraya yazının ileri bir kısmında dallanılacaktır). Akif ise staj yapıyordu sanır isem (idi idim idik). Bütün bir gün ev arayarak geçirdikten sonra Ahmet bizi aradı biz de zaten evin yolunu tutmuştuk, asansör girişinde buluştuk, asansör içindeki ayak sayısı altıya, parmak sayısı altmışa tamam edince dokuz (sekkkizzzz) butonuna bastık. Evin kapısına ulaştığımızda birbirimizin suratına bönce bakıyorduk, bir şeylerin daha ters gittiğini o an anlamıştım. (goto basla ”Anıl anahtarı masanın üstüne bırakıyorum, işiniz bitince gelirsiniz”, “hııııı, tamam” [anıl uyumaktadır ve o an dünya yansa vereceği tepki üç aşağı üç yukarı aynıdır]) (Hikaye uzun gerisini de bilen bir anlatsın ya da beni bekleyin anacım [olacak o kadar (ne kadar?)]) (bkz: yazıyı parantezlere boğmak)
Bu bölüm şimdi değil de sonra tamamlansın.
IV.
Herkesin geliş hikayesi farklı, geliş yeri ve de sebebi. Okul okumaya geldik hepimiz neredeyse, ÖSS’ yi kazandık, kimimiz ilk defa Konya’ ya ayak basma eylemini gerçekleydi kimimiz daha önce de gelmişti bozkırın ortasında açan bir güle benzeyen, yüzölçümüyle ülkelere taş çıkaran, yazları kurak ve cayır cayır, kışları soğuk ve tiril tiril, baharları rüzgarlı üfür üfür, insanları çoğunlukla çok iyi ama bazen … işte burası şivelek değil Konya.
Yazıyı yedi parçaya yayma gibi saçma bir eyleme giriştiğimin farkına varmış olmalısınız, bu da yazıyı geciktiriyor, bugün 7 temmuz 7, live earth var.
V, VI ve VII yi daha sonrası için rezerve ediyorum. Buna ihtiyacım olacak.
Yedi kişi daha mezun olur ve dağılır bir sınıf. Yedisinin de mezun olması önemli değildir yedi kişi dağılmıştır artık. Dört yıl yedi kişi, hep yediydiler, yedi kişi geldiler ve gittiler.
O sıralara artık onların popoları değil başkalarınınki basınç uygulayacak. Başkaları dinleyecek Uğur’ u, Hakan’ ı, İsmail’ i. Başkaları sallayacak ayaklarını derste sıkıldığında. Başkaları bastıracak açlığını kantindeki simitlerle çay eşliğinde ve para üstünü sakız olarak alarak.
Hepsi özleyecek diğer altı kişiyi. Tekrar buluşacaklar ama sayılar tam yediye ulaşamayacak, biri olsa diğeri olmayacak, sayı tamam etmeyecek. Özlem arttıkça sevgi de artacak, unutulacak kötü her şey ve sadece iyiler kaldığında özlem daha da acı verecek, yer yer pişmanlıklar başlayacak, keşkeler olacak cümlelerde.
Hepsi farklı hatırlayacak bu dört yılı, geçmiş hiç yeri ve zamanı değilken ses verecek, gülümsetecek bizi bazen de hüzünlendirecek. Ben yedi kişiden biriyim, siz bana Anıl dediniz ve ben de kendimi öyle bildim, hepimiz yanıldık aslında siz beni yalnızca sınıfın yüzde 14,28571428571428571428571428571 i olarak tanıdınız. Yüzünüze karşı diyemedim, arkanızdan söyleyeyim ben sizi sevdim.
Bu yazıyı ne zaman yazıyorum tarihe geçsin lütfen 25 Haziran 2007. KPSS de başarılar diliyorum, hepinizin çok iyi birer öğretmen olacağınız inanıyorum gibi palavralar sıkarak bu içten yazımı bok etmek istemiyorum. Dünya biz içinde yaşayanlar için nedir arkadaşlar, çok önemlidir değil mi, sayfalarca yazabiliriz. Kendimiz için de keza öyle. Ama dünya bazıları için sadece “çoğunlukla zararsız” kimin için mi tabi dünya dışı “others” ın. Ben sebepsiz yazmadım, böyle yedi kişilik sınıfta okumadım, eyvah, eyvah eyvah, eyvah…
Üst paragrafı unut gitsin burada yenisi var, asıl ben bunu yazacaktım. Yazı uzun oldu diye okumamazlık yapmayın, hatta birkaç defa okuyun. Asla bu maili on kişiye gönderin zinciri kuramadım. Ayrıca bir kedim bile yok, ille de biz gidecek ah ne fark edecek.
Saçmalamamdan anlayacağınız üzere kişisel konulara girmek benim için oldukça zor. Buraya yazacaklarım aleyhimde delil olarak kullanılacak ve belki haklarım dahi okunmayacak.
II.
Beraber çok şey yaptık, çay içtik, kahve içtik, üzüm suyu içtik, şalgam içtik, ayran içtik, kola içtik, sigara içtik, nargile içtik, çok güldük, çok sınava girdik ve mezun olurken hala bilmiyor, birbirimize soruyorduk “peki ama ben nasıl büyük adam olacam” diye.
Çiğ köfte partileri verdik, bazen mangal yaptık, maç yaptık, masa tenisi oynadık, çimlere yattık, konuştuk, konuştuk, konuştuk, yürüdük okula giderken veya dönerken, tramvayda bir saat geçirdik belki, film izledik, dizi izledik orijinal altyazılı, üds’ ye girdik, öss’ de bekledik, uçaklarımızı yarıştırdık rüzgâra karşı, bisiklete bindik, beraber bekledik dolmuşları yağmurda, ağzımız bozuk değildi ama birimizin küfürü bitse diğeri sürdürdü, pes, tekken, marvel vs capcom oynadık, yukarıdan düşen baloncukları beraber yok etmeye uğraştık bazen de.
Yemek yapmayı öğrendik, bulaşıkları yıkadık sırayla, pazara çıktık, çürük sebze veren pazarcılara küfrettik evde, faturaları ödedik, kira yatırdık, ev aradık, temizlik yaptık iki haftada bir, Ahmetlere gittik elimiz bazen boş bazen de yarısı içilmiş meyve suyu ya da sprite. Çamaşırlarımızı yıkadı Ahmet, söylense de hiç laf etmedi, laf sokmadı, bıkmadı bizden. Okan bize hep malzeme getirdi çarşıdan, hiç yorulmadı ya da bize hissettirmedi, bize ocak verdi üstünde aş pişirdik.
Ben Anıl, sınıfın bilmem kaçı, boş işlerin uzmanı, bu yazının yazarı, size selam ediyorum. Beni milli ve dini bayramlarda ezber mesajlarla rahatsız etmeyin. Doğum günlerimi kutlamayın nice mutlu yıllara diye. Hiç beklemediğim bir zamanda hiç beklemediğim bir şey yazın, söyleyin ve günümü güzelleştirin. Ben Anıl, başkası değil uzun yazıları severim, saçmalıkları severim, bana mektup yazın elektronik ya da kağıt fark etmez.
III.
PIC_0178.JPG: yerden petrol değil ama su fışkırmıştı, Bilal’ in çayı devrilmediyse de içilemeyecek bir hal almıştı, giydiklerime bakılırsa göbeğim henüz oluşmamıştı, havalar sıcak, fotoğrafı çeken ise Akif’ idi.
100_5065: kitap fuarındayız, havalar yine sıcaktı, otobüsü Bilal şimdi mi bir dahaki fuarda mı kaçırma tehlikesi atlatmıştı hatırlamıyorum, fuara öğrencilerden yeteri kadar ilgi gösterilmemesine kitaplarımızı ters çevirerek tepkimizi koymuştuk.
anahtar0.bmp: (bugün 4 Temmuz ve İstanbul’ dayım.) bir çizgi roman klasiği olabilir. Olayın aslı ise şöyleydi. Ev arıyorduk iki sene öncesinde, kapılar birbiri ardına suratımıza kapanıyordu. Biz de geçici bir süre için Ahmetlerde ikamet ediyorduk (muhtardan gizli). Ahmet’ in o gün çarşıda işi vardı (basla: buraya yazının ileri bir kısmında dallanılacaktır). Akif ise staj yapıyordu sanır isem (idi idim idik). Bütün bir gün ev arayarak geçirdikten sonra Ahmet bizi aradı biz de zaten evin yolunu tutmuştuk, asansör girişinde buluştuk, asansör içindeki ayak sayısı altıya, parmak sayısı altmışa tamam edince dokuz (sekkkizzzz) butonuna bastık. Evin kapısına ulaştığımızda birbirimizin suratına bönce bakıyorduk, bir şeylerin daha ters gittiğini o an anlamıştım. (goto basla ”Anıl anahtarı masanın üstüne bırakıyorum, işiniz bitince gelirsiniz”, “hııııı, tamam” [anıl uyumaktadır ve o an dünya yansa vereceği tepki üç aşağı üç yukarı aynıdır]) (Hikaye uzun gerisini de bilen bir anlatsın ya da beni bekleyin anacım [olacak o kadar (ne kadar?)]) (bkz: yazıyı parantezlere boğmak)
Bu bölüm şimdi değil de sonra tamamlansın.
IV.
Herkesin geliş hikayesi farklı, geliş yeri ve de sebebi. Okul okumaya geldik hepimiz neredeyse, ÖSS’ yi kazandık, kimimiz ilk defa Konya’ ya ayak basma eylemini gerçekleydi kimimiz daha önce de gelmişti bozkırın ortasında açan bir güle benzeyen, yüzölçümüyle ülkelere taş çıkaran, yazları kurak ve cayır cayır, kışları soğuk ve tiril tiril, baharları rüzgarlı üfür üfür, insanları çoğunlukla çok iyi ama bazen … işte burası şivelek değil Konya.
Yazıyı yedi parçaya yayma gibi saçma bir eyleme giriştiğimin farkına varmış olmalısınız, bu da yazıyı geciktiriyor, bugün 7 temmuz 7, live earth var.
V, VI ve VII yi daha sonrası için rezerve ediyorum. Buna ihtiyacım olacak.
dgdzgsgdfgfgsgs
YanıtlaSil