Bayram Kutlu Olmak

Bir bayram daha bizlerle birlikte oldu, umarım herkes bu bayramdan beklentilerini alabilmiştir.

Daha önceden tanımadığım bir akrabamızla tanıştım, benim için kısa bayramın karı bu oldu.

Ayberk'le buluşacaksanız mutlaka yürüyüş ayakkabısı giyin, bunu ben de bu köşeye yazayım, unutmayayım. Taksim'den tee bilmem nereye kadar metroya yürüttü ya bizi  :) Adam okuyo ya, Indiana Jones olacak :) Bulduğu mumyalar da bizim bir tarafımızı ısıracak olan o olacak.

Osman bu bayram İzmir'e gitmiş bizlerle olamadı, bayramdan sonraki haftalarda bir ara İstanbul'a uğrayacakmış, artık o zaman görüşürüz.

Bayramda kimseyi aramayı sevmiyorum, normal zamanda aramadığım için bayramda aramak da çok yapmacık geliyor, normal zamanlarda da aramayı gerektirecek normal dışı bir durum olmadığı için aramıyorum kimseyi, yani eşek kadar telefonu bunca yıldır ne diye taşıyorum ben de bilmiyorum. Burayı okuyan arkadaşım varsa selam edeyim, bayramınız kutlu olsun, hepinizi seviyorum aslında ama bunu belli edemiyorum o kadar. Görüşürüz.

Bayramların vazgeçilmeziymiş gibi donut yedik Cevahir'de, herkese üçer tane, Ayberk, Onur, Veli ve ben de herkes oluyoruz. Ben çikolata rüyası, vişne rüyası ve şu an adını hatırlayamadığım bir şeyin rüyasından aldım, ikisini zar zor yiyebildim kahveyle, arkadaşlar üçer tanesini de lüpletebildi, helal olsun. Şeker koması. Benimkini de paketleyip, bizden sonra masaya oturanlara bıraktık, ben taşımam demiştim çünkü :)

Ucuz sinemaya gitmek için Metroport'a gittik, Harry Potter'ı görecektik ama uygun bir seans bulamadığımız için bu etkinliği gerçekleştiremedik. Sonraya kaldı sihir işleri.

Birkaç kitap aldım kitapçıdan. Koku diğer kitapların da tutarı göz önünde tutulunca pahalı gelince gözüme bırakmak zorunda kaldım. Veli de bendeki kitabını bana hibe edebileceğini söyleyince o kitabı da rafa bıraktım ve acayip kar ettim. Aldığım kitaplar da güzel bu arada, sayfaları var filan.

Teknoloji marketinde de bir e-kitap okuyucu gördüm ama sanırım biraz daha bekleyeceğim, hem param olması hem de renkli ekranlar için. Ondan sonra gelsin elektronik kitaplar, oley.

Başka bir kitapçıdan bana bir mizah kitabı aldım, tezgahtar ikinci kitapda bıdı bıdı indirim oluyor diyince Ayberk'e de istediği mizah kitabını aldım, sürpriz yaptım, dışarıda bekliyorlardı. Bir sevindi, bir sevindi :) Aydın'a dönüşte okuyacam dedi, okur okumaz artık onun sorunu. Sandık İçi, İşimdeyim Gücümdeyim.

Ayberk sana verdiğim Eco'yu istiyorum, dükkandaymış da, ben gidip alacakmışım da, senin gibi arkadaşlar yüzünden kimseye kitap vermemeye başlayacağım o olacak göreceksiniz.

Veli bana kitabı hediye edince ben de ona benim kalın kitap da sende olsun öyleyse dedim, öyle bir karşılıklı muhabbetimiz oldu. Not düşeyim sonra unutmayayım PIC kitapları da Veli'de. Gerçi PIC mi kaldı artık ortada orası da var.

Tam metrobüse bineceğim akbilimle, elinde bozuk paralarla bir abi yanaştım, şey parasını vereyim de, benim yerime de basın şimdi aşağı inmeyeyim, kim uğraşacak dedi, nedense böyle şeylerde bir şey demiyorum, gerek mi duymuyorum, diyecek bir şey mi bulamıyorum neyse ne, işaret diliyle bir şekilde tamam dedim abinin de turnikelerden geçmesinde pay sahibi oldum. İki iki yüz elli verdi, az mı çok mu bilmiyorum, işaret diliyle bunu sormayı bilmiyordum çünkü, hem bilsem bile para konuşmayı sevmem. O değil ben parayı alsaydım, abinin yerine de akbil basmasaydım, binip gitseydim metrobüse ayıp olurdu, yapmadım, sadece arkadaşlara esprisini yaptım sonradan, sempati topladım.

Düşük bel pantolon giydim, kemeri bir kademe daha sıkı yapıp yapmama konusunda tereddütte kaldım ve yanlış seçimi yaptım. Bir tuvalete girene kadar, cep telefonunu elde taşıma vs. yöntemlerle üzerimde durmasını sağladım. Sıkı kemer iyidir mi ne öyle bir laf vardı, doğruymuş.

Ulan her buluşmamızda ölesiye bir pizza etkinliğine katılalım diyoruz yaptırmıyorsunuz, ne biçim adamlarsınız ya, ben ne istiyorsanız yapıyorum. Demek ki canımız istiyor ki diyoruz değil mi ama.

Turistlere bir türlü yardımcı olamıyorum ya ona da yanıyorum. Az çok dertlerini çözecek kadar İngilizcem var da, İstanbul'u o kadar iyi bilmiyorum. Abla soruyor, alt geçidimsi bir merdivenleri göstererek buradan karşıya geçiliyor mu diye, bilmiyorum ki, ben de oradan ilk kez geçiyorum, ondan arta kalır bir yerliliğim yok yani. İndik aşağıya geçiliyormuş gördük, arkada Onur vardı bağırdı, duyduysalar artık, biz üzerimize düşeni yaptık.

O değil bu aşağıya inen merdivenimsi yerler neden hep sidikli oluyor ya, nasıl indiğimiz bilmiyorum, koku bir yandan, üstümüze sıçrayacak endişesi bir yandan. İmkanınız varsa azıcık daha tutun lütfen ya.

Toplu taşıma araçlarında kavga etmeyin, yok binerken öyle oldu, yok bana yan baktı, yok bok püsür. İki üç durak boyunca vır vır, özellikle kadınlar kendi aralarında yapıyor bunu. Hoş buradan da bana pek çok espri çıkmadı mı, çıktı ama inanın içim kan ağlayarak yaptım bu sosyal durum hakkında.

Bir ay kadar önce acayip sigara içesim vardı. Normalde sigara içen biri değilim ve şu ana kadar içtiğim toplam sigara adedi, çift hanelerdedir ve burayı fazla geçeceğini de sanmıyorum ama aradığım markayı bulsam alacaktım ama bir türlü bulamadım. O istek de öylece geçti ve bir paket almamış olma durumum geçerliliğini korudu.

Bugün de tütün marketten geçti yolumuz, aradığım o markayı sordum, burada da yokmuş ama abi başka bir şey önerdi, bir samimi bir arkadaş canlısı ki o kadar olur, şöyle böyle, ben de içiyorum, oh mis, sonra almaya karar verdim, parayı verdim, hayırlı işler diyorum, hoba para kasaya, yüzüme bakmak, bir güle güle, hoşçakal bile yok. Tütün ürünü satıldı selam kesildi, ya neyse bir şey demiyorum. Bir daha benden on tl zor alırsın dostum.

İstiklal'de bir alet var kameralı, fotoğraf çekiliyorsun, hatıra olması için ve çektiğin bu fotoğrafı e-posta adresine atabiliyorsun. Atabiliyorsun demesem daha iyi olur çünkü bu aletin iddiası ama gördük ki atamıyoruz. Fotoğrafı çekindik, önce Ayberk ve ben, sonra onu iptal edip, dur Veli de gelsin deyip üçledik, sonra hoba deyip Onur'u da almaya niyetlendik ama o caydığı için ikinci üçlü fotoğrafı göndermeye çalıştık. Sorun şu ekran klavyesi basılan tuşun işaret ettiği harfleri değil canının istediği harfleri bilgisayara gönderiyor. Kısacası varolan bir e-posta adresine çekindiğiniz fotoğrafı göndermenin bir imkanı yok. Sadece şu olabilir, birkaç karaktere basacaksınız sonra alttaki yaygın kullanılan e-posta servislerinin kalıplarından birine basacaksınız, örneğin: afglsfge + @gmail.com. Sonra cep telefonunuzdan bu adresi alacaksınız ve fotoğrafı göndereceksiniz. İşte bu kadar basit. Ama biz yapmadık.

Dönüşte de Blu-ray ve PlayStation için  Onur'lara gitmek konuşuldu ama ben ve Veli yan çizince olmadı o iş. Veli, Ömer'lerle buluşmak için Avcılar'a gitti, ben de eve döndüm.

Kurban bayramının üçüncü günü böyle geçti aşağı yukarı, atladığım bir şeyler olabilir ama çoğu burada sanırım. Hepinizi öpüyorum, iyi bayramlar.

Bu arada şunu da söyleyeyim, dışarıda sigara içtiğimde izmaritlerini çöp bulasıya kadar taşıyorum, sanki normal bir şeymiş gibi yere atanlara da kötü kötü bakıyorum. Küçük diye bir şey olmaz mı sanıyorlar, yerde güzel durduklarını mı düşünüyorlar, yer çekiminin onları kapsamamasını ve uzaya kadar çıkmasını mı umuyorlar, bilmiyorum.

Bu arada konuşmalarda geçti, tayt modası pek beğenilmiyor bugünkü bizim grupta, ben kararsızım açıkçası, sonra bu konu hakkındaki görüşlerimi açıklayacağım.

Sabah da duvardaki ilanı yanlış okudum zaten, ucuza boya bedava sandım ben kahvaltı yapmamışım, açım ondan sanırım. Bizimkileri çağırdım onlar gelirken de ucuza boya badana yazdığını anladım, durum benim için daha komik oldu tabii, sonra poğaça yedim iki tane geçti.

Yorumlar

  1. Hava sabah pek güzel değildi, hatta yağmur yağdı bir ara ama sonra açıldı, güzelleşti, kendine geldi. İyi oldu.

    YanıtlaSil
  2. Bir de Onur'un Almanya'dan iyidir (veya Almanya'lı başka bir şey miydi neydi ya, ben asıl hikayenin başını biraz kaçırdım sanırım) esprisi vardı, isterse kendisi anlatır, gün boyu joker gibi her şeye kullandık.

    YanıtlaSil
  3. Slm,Anıl :D mail atmışsında bi bakiim dedim.Esprinin gerçek hali "işiniz Almanya'dan iyi" olacaktı.Hikayesi uzun bidahaki sefer anlattıklarımı iyi dinle.Sınırsız pizzayı o kadar istediğini anlayamamışız bidahakine söz.HP7'ye de gidelim bidahaki pazar istersen,aldığı yorumlar fena deil.

    YanıtlaSil
  4. Ne demişler " çok okuyan değil çok yürüyen bilirmiş" bunu unutmayın gençler. Antik kentlerde de dolaştırmıyorum sizi ben gibi. Mis gibi İstanbul yolları. :D

    Onur'a gitme konusunda yan çizen arkadaşlar çok şey kaçırdılar. Onur'un HD sistemi mükemmel olmuş. JPM selam olsun sana.

    Donut ta nasıl bir ürünse, yiyene kadar sabırsızlanıyosun sonrasında tiksiniyosun. Bu bana bişey hatırlattı : :D

    Anıl tütünün azı çoğu olmaz. Hiç bulaşma herkese kötü kötü bakmaya devam et sen.

    Greenpeace Yeşilay Yeşilçay


    09 Aydın'dan selamlar...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

sen de yaz yaz yaz buraya yaz bütün sözlerini

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mızıka Tabları Nasıl Okunur

Muhtar Kellesi

conio.h