Serial Mom

Birkaç gündür epey uzun zamandır izleme listemde bulunan 1980-1990 arası çekilmiş komedi filmlerini izliyorum. Az önce de Serial Mom'ı izledim. Tam bir film incelemesi olmasa da film hakkındaki çeşitli düşüncelerimi aşağıda bir araya getirdim.

Uyarı: Tamamen film izlendikten sonra okunması gereken bir yazıdır.



Film gerilim ve komedi türünü harmanlamaya çalışmış ama bunu filmin ilk yarısında (ve ikinci yarısında da) başaramadı, bakalım ikinci yarıda neler olacak göreceğiz. Bunun yerine belki tamamen bir tür tercih edilseydi çok daha iyi olurdu film için.

Annenin bu hale nasıl geldiği bir şekilde izleyiciye verilebilseydi, annenin motivasyonunu bileceğimizden filmin içinde daha rahat yer bulabilirdik kendimize. Her cinayet sırasında veya öncesinde nedenler bize açıkça söyleniyor ama ama dediğim gibi anne bu hale nasıl geldi ilk yarıda film boyunca söylenmedi.

Ayrıca anne cinayetleri çok dikkatsiz şekilde işliyor ve geride bir sürü görgü tanığı ve kanıt bırakıyor, bu zamana kadar yakalanmamış olması filmin kendi mantık çevresinde bile hayli zorlama. Bunu annenin bir cinayet geçmişi olduğunu varsayarak söylüyorum, cinayetlere filmin başında başlıyorsa bu da ayrı bir saçmalık benim gözümde, ne oldu da bunca zamandır normal olan biri birden seri katil olmaya karar verdi?

Film hakkında birkaç önemsiz bilgi de şu şekilde:
  • Filmin yapımında hiçbir sinek yaralanmamış veya öldürülmemiş American Society for the Prevention of Cruelty to Animals filmin açılışındaki mutfak sahnesinde gerçek bir sineğin öldürülmesine izin vermediğinden filmin sanat yönetmeni sahte bir ölü sinek kullanmış.
  • Seri katil annenin kocası bir yerlerden tanıdık geliyorsa büyük ihtimal Sam Waterston'u The Newsroom'daki Charlie Skinner rolüyle hatırlıyorsunuzdur.
  • Serial Mom, Matthew Lillard'ın ilk filmi. Bu filmde seri katil bir annenin oğlunu oynayan Lillard, daha sonra Scream'de bir seri katili oynamıştır.
  • Filmdeki video mağazası gerçek hayatta filmin yönetmeni John Waters'a aittir.
  • Anne rolü için ilk tercih Susan Sarandon'muş, ancak bu kadar düşük bütçeli bir film için Sarandon'un istediği ücret çok fazla gelmiş.
  • Filmde işlenen cinayet sayısı: yedi.
Film, kendini özel kılacak hiçbir özelliğe sahip değil ve benim gibi sinemaya özel ilgisi olanlar dışında kimseye hitap etmeyecektir şu zamanda. Filmin sonundaki mahkemedeki manipülasyon sahneleri mahkeme filmi sevenlerin ilgisini çekebilir yine de. Ayrıca halkın anneye karşı olan sempatisi de hayli ilginç ve ben burada detaylıca yazmamış olsam da üzerinde uzun uzun konuşulabilecek bir konu.

Son olarak filmin sonundaki işçi bayramından sonra beyaz giyilmez (can't wear white after labor day) vurgusu hakkında bir şeyler yazmak istiyorum.

Amerika Birleşik Devletleri'nde İşçi Bayramı eylül ayının ilk pazartesisi kutlanır ve bu tarih kuzey yarım küre için sonbahar başlangıcıdır aşağı yukarı. ABD kültüründe eskiden beyaz renk sadece yaz mevsimine özgü olup başka mevsimlerde kesinlikle giyilmezdi. Bu nedenle halk arasında böyle bir yargı oluşmuştur.

Yaz aylarında beyaz giyinmek gerçekten anlamlıdır. Çölde yaşayanlar binlerce yıldır, beyaz giysilerin insanları diğer renklerden daha serin tuttuğunu bilip buna göre giyinir. Ama beyaz sadece yaz aylarında mı giyilmeli? Hiç kimse bu moda kuralının ne zaman veya niçin ortaya çıktığından tam olarak emin olamasa da, en iyi tahminler, 1800'lerin sonlarındaki ve 1900'lerin başlarındaki snopluk akımıyla ilgisi olduğudur.

İç Savaş'tan sonra süper zenginlerin eşleri, yüksek sosyeteye katı bir şekilde hükmetti. Gittikçe daha fazla insan milyoner olunca da saygın köklü ve paralı ailelerle yeni para kazanan kaba kişiler arasındaki farkı söylemek güçleşti.

1880'lerde kadınlar, kimlerin kabul edilebilir olduğunu, kimlerin olmadığını anlamak için herkesin uyması gereken düzinelerce moda kuralının yaratılması gerektiğine inandı. Bu sayede eğer bir kadın, çoğu Amerikalı'nın bir yılda kazandığı maaştan daha pahalıya mal olan ancak yanlış kol uzunluğuna sahip bir elbiseyle opera izlemeye gitseydi diğer kadınlar ona saygı gösterilmemesi gerektiğini bilebilecekti.

Yaz ayları dışında beyaz giymemek de bu aptal kurallardan bir tanesiydi. Beyaz, sonbahardaki akşam yemeği partileri için değil düğünler ve yaz tatilleri içindi. Tabii ki Eylül aşırı sıcak olabilir ve beyaz giymek son derece mantıklı olabilir, ancak kitaba uygun şekilde giyinmek istiyorsanız bunu yapamazdınız. İşçi Bayramı, 1894'te resmi federal tatil ilan edildi ve toplum bu günü yaz modası için doğal bir son nokta olarak kabul etti.

Herkes bu kurala uymadı elbette. Hatta en ünlüleri Coco Chanel olan sosyetenin bazı renkli simaları, yıl boyunca beyaz giyinmeye devam etti. Ancak bu saçma kural, başlangıçta sadece birkaç yüz kadın tarafından uygulanmasına rağmen, onlarca yıl boyunca herkesi kendine uymak zorunda bıraktı. 1950'lerde kadın dergileri orta sınıf Amerikalılara açıkça şunu söylüyordu: beyaz kıyafetler Anneler Gününde ortaya çıkar, İşçi Bayramında da ortadan kaldırılırdı.

Bu günlerde moda dünyası, hangi renklerin giyileceği ve bunun ne zaman yapılacağı konusunda çok daha rahat. Yine de her yıl hala İşçi Bayramı'ndan sonra beyazın kabul edilemez olduğu gibi saçma şeylerin söylendiğini duyabilirsiniz. Bunlara kulak asıp asmamak da tamamen sizi ilgilendirir.

Daha iyi film ve moda kurallarında görüşmek üzere.

Kaynaklar

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Diğer Dillerde Hoşçakal

Mızıka Tabları Nasıl Okunur

conio.h