Latin Amerika Şiirleri Antolojisi
Ataol Behramoğlu ile Ebru Yener Gökşenli'nin derleyip çevirdiği ve 2008 yılında kurulan Kırmızı Kedi'den çıkan Latin Amerika Şiirleri Antolojisi, çağdaş Latin şiiri hakkındaki Türkçe'deki sayılı eserden biri. Bildiğim diğeri de şimdi kitap hakkında araştırma yaparken gördüğüm ve hemen okuma listeme eklediğim Ülkü Tamer'in Çağdaş Latin Amerika Şiiri Antolojisi kitabı.
Birkaç şiirin altında Türkçesi Ataol Behramoğlu yazıyor. Bu, Behramoğlu'nun sadece bu belirtilen şiirleri mi çevirdiği yoksa Behramoğlu'nun bunları daha önceden çevirdiği ve şimdi bu kitaba mı alındığı anlamına geliyor bilmiyorum.
Kırmız Kedi, kitaptan birkaç şiiri, kitabın duyurusunu yaptığı blog yazısında paylaşmış. Ben de beni en çok etkileyen şiirleri aşağıda verdim. Eğer Kırmızı Kedi'nin yetkilileri kitaptan olması gerekenden çok alıntı yaptığımı düşünürse lütfen herhangi bir yasal işlemden önce bana bildirsin, hemen gerektiği kadarına indirmeye çalışırım.
Gökyüzünü çizen bir kırlangıç.
Ormanlarda o kadar çok müzik.
Bir söğüt dalının ıslaklığı.
Gözyaşları, üzgün görüntüsü.
Bir dam saçağına tutunan
birbirinin aynı güvercin sırası.
Çok güzel bir kırık heykel.
Sızlanarak asılı duran bir balkon.
Çiğ tanesi, su birikintileri, kurbağalar.
Verilmiş sözlerle yüklü
gidip dönen posta pulları.
Boş bir ara sokok, sonu ise
o kadar boş değil, ve bizi karşılar
gecenin ilk yıldızı.
Bir limonun beni ayrıştıran serinliği.
Senin uyuyan gövdeni dolduran kum.
İçinde sana baktığım kusursuz olmayan
işlenmemiş kuvars parçası.
Senin türlü gülüşlerin.
Anlamıyorum, hiçbir şey anlamıyorum.
Şöyle bir bakalım. Ne için tüm bu
yararsız şeyler?
Var oluşlarını nasıl haklı çıkarabilirler?
Anlamıyorum bu sonsuz
çeşitliliğini kaçamaklı yanıtların.
Henüz erimiş kar tanesinin
beyaz teni, çatlamış dudağımdan
süzülen kan damlası, ayrılmış bacakların,
ıslaklığın, ayrılıp gitmişsin sen
ve uzak.
Alfonso Gumucio Dagron
O günlerde, ansızın, insanlar ortadan
kaybolmaya başladı, garip bir şekilde.
kaybolunuyordu. Çokça kaybolunuyordu
o günlerde.
Biri uzatılan bir çiçeği alacaktı ki
silinip gidiyordu.
Etrafı bir evde ya da başka birinde
ya da binip gittiği takside çevriliyordu insanın.
Suçlu ya da değil, ortadan kayboluyordu
ofisten ya da eğlenceden dönerken.
Çocuklarını ve çarşıdan aldıklarını sıkıca tutan anneler,
forma giyenler ve öğrenci grupları
kayboluyordu ortadan.
Öpüşmenin tam orta yerinde kayboluyordu aşıklar
Ve kesip biçmenin tam ortasında cerrahlar.
Bazı tamirciler buhar olup uçuyordu sanki
-güç bela iletişim kuruyorlardı günün sonunda.
Kayboluyordu. Çok kaybolunuyordu
o günlerde.
Gören gözler önünde kaybolunuyordu ortadan
Ve o gözler miyop da değildi oysa.
İlk bakışta dahi kayboluyordu ortadan.
Birinin kaybolanı görmesi yetiyordu
ve o da kayboluyordu ortadan.
En dikkat çeken kayboluyordu
en karanlık olansa eriyip gidiyordu.
Milletvekilleri ve başkanlar bile kayboluyordu ortadan.
Rahipler de, duraksayarak, zorlanarak,
gidiyorlardı, günahkarların nasıl gittiklerini
doğrular gibi bu hayatın sonrasında.
Kaybolunuyordu. Çok kaybolunuyordu
o günlerde.
Oyuncular ise locada
bir rolle bir diğeri arasında
ve orkestrada oturanlar tam güldükleri sırada.
Kolay değildi, hayır,
o günlerde şair olmak.
Çünkü şairler, hepsinden çok
kayboluyordu ortadan.
Affonso Romano de Sant'Anna
Parçalara Ayır Beni
parçalara ayır beni
ama işin bitmeden sakın beni bırakma
hiçliğin belleğinde bozulmamış bir saray
soyut görüntülere sefilce dönüş
parçalara ayır beni
ama beni pencerenin önünde hayallerle bırakma
çünkü biliyorum tatmin etmeyi
hayallerde bile olsa senin bedenini
Lucila Nogueira
Eğer Hala Aşk Olsa
Eğer hala aşk olsa tanıtırım kendimi.
Ve okyanusun başında bırakırım benliğimi.
Ve vurursa dalga bana, titrerim ıslanarak
uyumayan düş kırıklıklarını unutarak.
Eğer hala aşk olsa mutluyum derim,
bir umutla bekler bazen de
bahtsız hissederim böylece hala
kırmaya çalışırım tüm mızrakları aşkımla.
Eğer hala aşk olsa bu yılların boşluğuna
katlanmak için aldığım nefes olur.
Ve öldürmem kendimi, hayal edip zamanı
senin büyünde boğulurum
Eğer hala aşk olsa, ah, kabul et
alevinde ot olayım, korkutan yıldız.
Eğer hala aşk olsa, sileyim bende
bu düşümün yarasını kolayca.
Lucila Nogueira
Adamıyım sidik kokan yolların.
Erkeksi kokusu en yakın eczaneden de
daha çok satar, ben kendi tiyatrosunu oluşturan
bir sıçanım. Parke zemini ve umumi tuvaleti aydınlatırım
kan içindeki tavuğun kanıyla,
kapatmaların ve hadi gidelimlerin adamıyım.
Sırt çantası düşüncede. Gerçeği söylemek gerekirse,
sırt çantası kötü düşüncelerde,
bir incir ağacıyım geçip giden bir oda orkestrasından.
Kelimeler taşıyan kelimeler,
rüzgar ve baş dönmesi karşısında kiralık müzik,
akrep burcu altında bir başağım.
Tüm burçlar akrep burcu altında birleşti,
bir miş'li geçmiş sayfasıyım ben,
yoksunum tüm mükemmellikten.
Sol sütunda yardımcı fiiller,
sağ sütunda yardım edilen fiiller,
bir tür hayalperest arkeoloğum ben.
Yarı bedenim ışık, diğer yarısı gölge,
kelime hazinemde bir kan bildirgesiyim ben.
Kim bıraktı ruhunu benim sınırımda kurumaya?
Kendi kökünün çürümüşlüğünde
düğümlenen bir yolum ben.
Alexis Gómez Rosa
Kimi zaman
uygunsuzluk gibi aşk,
yemek tabağındaki
bir saç gibi.
Kimi zaman aşk
hastalanmak gibi,
boğulur gibi,
sanki soygun yapmışız da
bizi ararlarmış gibi.
Diğer zamanlar onunla
o ne sarhoşluk,
o ne neşeli bir tat
kaplayan içimizi,
damarlarda o ne kargaşa,
ne görülmemiş şey,
o ne ateşi renklerin.
Kimi zaman aşk
çürüyüp gitmek gibi.
Euler Granada
Yemin ederim asla ölmemeye. İsyan etmemeye.
Canımız yandığında gerçeği söylememeye.
Beni her incittiklerinde yanağımı dönmeye.
Sadaka vereceğim fakirlere.
Bayat ekmek yiyeceğim
İyi anılayım diye.
Sadece para (ondan da bende yok nasılsa)
Kalmayacağım paylaşmak zorunda...
Sakin, günahlardan arınmış olarak,
Sert bir zatürreeden ya da
Ayaktaki nasırdan
Ya da ruhtaki bir nezleden ölmemin ardından.
Manlio Argueta
Göğsümdeki Kuşları Veriyorum Sana Geri
Göğsümdeki kuşları veriyorum sana geri
geri veriyorum sana mektuplarını (kelimeler olmadan)
yere basan ayaklar veriyorum sana geri
geri veriyorum sana gizli hecelerini
düşümün anahtarını veriyorum sana geri
geri veriyorum sana adını koyduğun zevki
geri veriyorum sana güvenip bana verdiğini
yatak örtüsünün terini veriyorum sana geri
geri veriyorum sana yaseminlerin hissini
attığın ayakkabıyı veriyorum sana geri
Sen bana huzuru geri ver yeter ki
Otoniel Guevara
Sakın yadsıma,
kimi zaman uyandığında,
isterdin sığınmayı yeniden
kollarıma,
sessizce orada durmayı,
ufak soluk alıp verişlerle,
dönüşüp gecenin izlerine
Roberto Obregón Morales
Kötü Bir İş Günü
Gözyaşımı kurutmak için
bir gözümü çıkardım
haç çıkarırken
kalbimi tırmaladım
bir tırnağı kesmek için
elimi kopardım
bir denizkızını izlemek için
bir denizanasına dolandım
Günün sonunda
bir şeytan tanıdım beyaz
yumuşak ve üzgün
almak istiyordu beni
bu gökyüzünden
götürmek için
kendi cehennemine
Rodrigo Carrillo Flores
Saçı meviye çalan,
iri gözleri kıvılcım saçan kız,
ileri geri sallanıyor, müzikten keyif alıyor.
İncecik kalçalarını kıvırıp
çıplak kollarını savuruyor,
göğüslerini sallıyor.
Elimde bardak,
izledim onu dans ederken uzun uzun.
Sonunda karar verdim ve kalktım,
uzatarak kolumu onu davet ederek,
ve müziğin uğultusunda,
mırıldanarak ona:
Kız, dans et benimle.
İzin vermem ki göresin
seyrek ve kırılgan dişlerimi
ya da varasın kır düşmüş şakaklarımın farkına
Ve o çeviriyor gülümseyen bakışlarını
dans ederek geliyor bana doğru,
geçiyor yanımdan
ve bir delikanlıya sarılmaya gidiyor
muhteşem dişleri olan.
José Manuel Arango
İnanış Şiiri
Örümcek ağıyla cam arasında
kelebek tuzağa takıldı
ona özgürlüğü veren elimin
ölümü olduğunu sandı
Gökyüzüne doğruydu o şaşkın çırpınışı
Fernando Rendón
Şehirler, kim silecek
adımlarımı, şaşkınlığımı?
Anımsayacak mısınız otelde yemek yediğim,
ya da tiyatroya gittiğim günü?
Ya gecenin aceleci adımlarını izleyip
sokakları arşınladığımı?
Kalabalığa çarpmasın diye
kalbimi sıkıca tutup
yürüdüğümü bilecek misiniz?
Köprülerde ve ıssız yollarda
"hepinizi seviyorum" diye haykırarak
oradan oraya savrulduğumu?
Son gezimde sana rastlayışım,
selamlayışım ve eşlik edişim
kalacak mı aklında?
Şehirler, kimseler bilmez
sizin dev mezarlar olduğunuzu.
Pablo Armando Fernández
Sat bana satabilirsen eğer
kırmızı notalar şakıyan bir sarı kanarya
neredeyse aya kadar uzanan halka küpeler
ağlamayan bir kertenkelenin dişi
istediğim an 12'yi gösteren bir saat
dumanlar arasında öğüt veren eskilerden bir blues
tavşan ve kaplumbağanın yolu
Pamuk Prenses'in şehvet düşkünlüğü ve yedi temel günah
Karl Marx'ın sakalları ve Van Gogh'un deliliği
Düşler sat bana
çalışan çocuklar için
ve razı gelenler için birazcık öfke.
Sat bana
ama ucuza sat
şefkati
o bana kalan son para.
Consuelo Tomás Fitzgerald
Birkaç şiirin altında Türkçesi Ataol Behramoğlu yazıyor. Bu, Behramoğlu'nun sadece bu belirtilen şiirleri mi çevirdiği yoksa Behramoğlu'nun bunları daha önceden çevirdiği ve şimdi bu kitaba mı alındığı anlamına geliyor bilmiyorum.
Kırmız Kedi, kitaptan birkaç şiiri, kitabın duyurusunu yaptığı blog yazısında paylaşmış. Ben de beni en çok etkileyen şiirleri aşağıda verdim. Eğer Kırmızı Kedi'nin yetkilileri kitaptan olması gerekenden çok alıntı yaptığımı düşünürse lütfen herhangi bir yasal işlemden önce bana bildirsin, hemen gerektiği kadarına indirmeye çalışırım.
Bolivya
Anlamadığım Şeyler ListesiGökyüzünü çizen bir kırlangıç.
Ormanlarda o kadar çok müzik.
Bir söğüt dalının ıslaklığı.
Gözyaşları, üzgün görüntüsü.
Bir dam saçağına tutunan
birbirinin aynı güvercin sırası.
Çok güzel bir kırık heykel.
Sızlanarak asılı duran bir balkon.
Çiğ tanesi, su birikintileri, kurbağalar.
Verilmiş sözlerle yüklü
gidip dönen posta pulları.
Boş bir ara sokok, sonu ise
o kadar boş değil, ve bizi karşılar
gecenin ilk yıldızı.
Bir limonun beni ayrıştıran serinliği.
Senin uyuyan gövdeni dolduran kum.
İçinde sana baktığım kusursuz olmayan
işlenmemiş kuvars parçası.
Senin türlü gülüşlerin.
Anlamıyorum, hiçbir şey anlamıyorum.
Şöyle bir bakalım. Ne için tüm bu
yararsız şeyler?
Var oluşlarını nasıl haklı çıkarabilirler?
Anlamıyorum bu sonsuz
çeşitliliğini kaçamaklı yanıtların.
Henüz erimiş kar tanesinin
beyaz teni, çatlamış dudağımdan
süzülen kan damlası, ayrılmış bacakların,
ıslaklığın, ayrılıp gitmişsin sen
ve uzak.
Alfonso Gumucio Dagron
Brezilya
Ortadan KaybolanlarO günlerde, ansızın, insanlar ortadan
kaybolmaya başladı, garip bir şekilde.
kaybolunuyordu. Çokça kaybolunuyordu
o günlerde.
Biri uzatılan bir çiçeği alacaktı ki
silinip gidiyordu.
Etrafı bir evde ya da başka birinde
ya da binip gittiği takside çevriliyordu insanın.
Suçlu ya da değil, ortadan kayboluyordu
ofisten ya da eğlenceden dönerken.
Çocuklarını ve çarşıdan aldıklarını sıkıca tutan anneler,
forma giyenler ve öğrenci grupları
kayboluyordu ortadan.
Öpüşmenin tam orta yerinde kayboluyordu aşıklar
Ve kesip biçmenin tam ortasında cerrahlar.
Bazı tamirciler buhar olup uçuyordu sanki
-güç bela iletişim kuruyorlardı günün sonunda.
Kayboluyordu. Çok kaybolunuyordu
o günlerde.
Gören gözler önünde kaybolunuyordu ortadan
Ve o gözler miyop da değildi oysa.
İlk bakışta dahi kayboluyordu ortadan.
Birinin kaybolanı görmesi yetiyordu
ve o da kayboluyordu ortadan.
En dikkat çeken kayboluyordu
en karanlık olansa eriyip gidiyordu.
Milletvekilleri ve başkanlar bile kayboluyordu ortadan.
Rahipler de, duraksayarak, zorlanarak,
gidiyorlardı, günahkarların nasıl gittiklerini
doğrular gibi bu hayatın sonrasında.
Kaybolunuyordu. Çok kaybolunuyordu
o günlerde.
Oyuncular ise locada
bir rolle bir diğeri arasında
ve orkestrada oturanlar tam güldükleri sırada.
Kolay değildi, hayır,
o günlerde şair olmak.
Çünkü şairler, hepsinden çok
kayboluyordu ortadan.
Affonso Romano de Sant'Anna
Parçalara Ayır Beni
parçalara ayır beni
ama işin bitmeden sakın beni bırakma
hiçliğin belleğinde bozulmamış bir saray
soyut görüntülere sefilce dönüş
parçalara ayır beni
ama beni pencerenin önünde hayallerle bırakma
çünkü biliyorum tatmin etmeyi
hayallerde bile olsa senin bedenini
Lucila Nogueira
Eğer Hala Aşk Olsa
Eğer hala aşk olsa tanıtırım kendimi.
Ve okyanusun başında bırakırım benliğimi.
Ve vurursa dalga bana, titrerim ıslanarak
uyumayan düş kırıklıklarını unutarak.
Eğer hala aşk olsa mutluyum derim,
bir umutla bekler bazen de
bahtsız hissederim böylece hala
kırmaya çalışırım tüm mızrakları aşkımla.
Eğer hala aşk olsa bu yılların boşluğuna
katlanmak için aldığım nefes olur.
Ve öldürmem kendimi, hayal edip zamanı
senin büyünde boğulurum
Eğer hala aşk olsa, ah, kabul et
alevinde ot olayım, korkutan yıldız.
Eğer hala aşk olsa, sileyim bende
bu düşümün yarasını kolayca.
Lucila Nogueira
Dominik Cumhuriyeti
Reklam AfişiAdamıyım sidik kokan yolların.
Erkeksi kokusu en yakın eczaneden de
daha çok satar, ben kendi tiyatrosunu oluşturan
bir sıçanım. Parke zemini ve umumi tuvaleti aydınlatırım
kan içindeki tavuğun kanıyla,
kapatmaların ve hadi gidelimlerin adamıyım.
Sırt çantası düşüncede. Gerçeği söylemek gerekirse,
sırt çantası kötü düşüncelerde,
bir incir ağacıyım geçip giden bir oda orkestrasından.
Kelimeler taşıyan kelimeler,
rüzgar ve baş dönmesi karşısında kiralık müzik,
akrep burcu altında bir başağım.
Tüm burçlar akrep burcu altında birleşti,
bir miş'li geçmiş sayfasıyım ben,
yoksunum tüm mükemmellikten.
Sol sütunda yardımcı fiiller,
sağ sütunda yardım edilen fiiller,
bir tür hayalperest arkeoloğum ben.
Yarı bedenim ışık, diğer yarısı gölge,
kelime hazinemde bir kan bildirgesiyim ben.
Kim bıraktı ruhunu benim sınırımda kurumaya?
Kendi kökünün çürümüşlüğünde
düğümlenen bir yolum ben.
Alexis Gómez Rosa
Ekvador
O da OlurKimi zaman
uygunsuzluk gibi aşk,
yemek tabağındaki
bir saç gibi.
Kimi zaman aşk
hastalanmak gibi,
boğulur gibi,
sanki soygun yapmışız da
bizi ararlarmış gibi.
Diğer zamanlar onunla
o ne sarhoşluk,
o ne neşeli bir tat
kaplayan içimizi,
damarlarda o ne kargaşa,
ne görülmemiş şey,
o ne ateşi renklerin.
Kimi zaman aşk
çürüyüp gitmek gibi.
Euler Granada
El Salvador
VaatYemin ederim asla ölmemeye. İsyan etmemeye.
Canımız yandığında gerçeği söylememeye.
Beni her incittiklerinde yanağımı dönmeye.
Sadaka vereceğim fakirlere.
Bayat ekmek yiyeceğim
İyi anılayım diye.
Sadece para (ondan da bende yok nasılsa)
Kalmayacağım paylaşmak zorunda...
Sakin, günahlardan arınmış olarak,
Sert bir zatürreeden ya da
Ayaktaki nasırdan
Ya da ruhtaki bir nezleden ölmemin ardından.
Manlio Argueta
Göğsümdeki Kuşları Veriyorum Sana Geri
Göğsümdeki kuşları veriyorum sana geri
geri veriyorum sana mektuplarını (kelimeler olmadan)
yere basan ayaklar veriyorum sana geri
geri veriyorum sana gizli hecelerini
düşümün anahtarını veriyorum sana geri
geri veriyorum sana adını koyduğun zevki
geri veriyorum sana güvenip bana verdiğini
yatak örtüsünün terini veriyorum sana geri
geri veriyorum sana yaseminlerin hissini
attığın ayakkabıyı veriyorum sana geri
Sen bana huzuru geri ver yeter ki
Otoniel Guevara
Guatemala
Gecenin UzamasıSakın yadsıma,
kimi zaman uyandığında,
isterdin sığınmayı yeniden
kollarıma,
sessizce orada durmayı,
ufak soluk alıp verişlerle,
dönüşüp gecenin izlerine
Roberto Obregón Morales
Kötü Bir İş Günü
Gözyaşımı kurutmak için
bir gözümü çıkardım
haç çıkarırken
kalbimi tırmaladım
bir tırnağı kesmek için
elimi kopardım
bir denizkızını izlemek için
bir denizanasına dolandım
Günün sonunda
bir şeytan tanıdım beyaz
yumuşak ve üzgün
almak istiyordu beni
bu gökyüzünden
götürmek için
kendi cehennemine
Rodrigo Carrillo Flores
Kolombiya
Kız, Dans Et BenimleSaçı meviye çalan,
iri gözleri kıvılcım saçan kız,
ileri geri sallanıyor, müzikten keyif alıyor.
İncecik kalçalarını kıvırıp
çıplak kollarını savuruyor,
göğüslerini sallıyor.
Elimde bardak,
izledim onu dans ederken uzun uzun.
Sonunda karar verdim ve kalktım,
uzatarak kolumu onu davet ederek,
ve müziğin uğultusunda,
mırıldanarak ona:
Kız, dans et benimle.
İzin vermem ki göresin
seyrek ve kırılgan dişlerimi
ya da varasın kır düşmüş şakaklarımın farkına
Ve o çeviriyor gülümseyen bakışlarını
dans ederek geliyor bana doğru,
geçiyor yanımdan
ve bir delikanlıya sarılmaya gidiyor
muhteşem dişleri olan.
José Manuel Arango
İnanış Şiiri
Örümcek ağıyla cam arasında
kelebek tuzağa takıldı
ona özgürlüğü veren elimin
ölümü olduğunu sandı
Gökyüzüne doğruydu o şaşkın çırpınışı
Fernando Rendón
Küba
ŞehirlerŞehirler, kim silecek
adımlarımı, şaşkınlığımı?
Anımsayacak mısınız otelde yemek yediğim,
ya da tiyatroya gittiğim günü?
Ya gecenin aceleci adımlarını izleyip
sokakları arşınladığımı?
Kalabalığa çarpmasın diye
kalbimi sıkıca tutup
yürüdüğümü bilecek misiniz?
Köprülerde ve ıssız yollarda
"hepinizi seviyorum" diye haykırarak
oradan oraya savrulduğumu?
Son gezimde sana rastlayışım,
selamlayışım ve eşlik edişim
kalacak mı aklında?
Şehirler, kimseler bilmez
sizin dev mezarlar olduğunuzu.
Pablo Armando Fernández
Panama
Seyyar Satıcıdan İstekSat bana satabilirsen eğer
kırmızı notalar şakıyan bir sarı kanarya
neredeyse aya kadar uzanan halka küpeler
ağlamayan bir kertenkelenin dişi
istediğim an 12'yi gösteren bir saat
dumanlar arasında öğüt veren eskilerden bir blues
tavşan ve kaplumbağanın yolu
Pamuk Prenses'in şehvet düşkünlüğü ve yedi temel günah
Karl Marx'ın sakalları ve Van Gogh'un deliliği
Düşler sat bana
çalışan çocuklar için
ve razı gelenler için birazcık öfke.
Sat bana
ama ucuza sat
şefkati
o bana kalan son para.
Consuelo Tomás Fitzgerald
Kitabı okuduktan sonra hem kitap hem de Latin Amerika şiiri hakkında araştırma yapmak için okuduğum yazılar da aşağıda, sizin de ilginizi çekiyorsa siz de okuyabilirsiniz:
- Günümüz Latin Amerika Şiiri: Kesişen Yönler, Ayrılan Özellikler (Sayfa 324)
- Yirmi Aşk Şiiri ve Bir Umutsuz Şarkı
- 4. Uluslarası İzmir Şiir Buluşması
- Türkçe'de Latin Amerika şiiri
- Borulardaki Ayı
- Eşyanın Kötü Tadı ve Gerçek Hayat
- Redifli Dünya Atlası Latin Amerika
- Şiir ve Latin Amerika Devrimi
- Latin Amerika Şiiri
- Latin Amerika Şiiri
- Latin Amerika Şiiri - Gezite
- Latin Amerika Şiiri - newalaqasaba
- Dren'e karşı diren
Yorumlar
Yorum Gönder
sen de yaz yaz yaz buraya yaz bütün sözlerini