Kayıtlar

2006 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sıradan Olmayan Takım Elbise Fotoğraf Çekim Önerileri

Takım elbise derken ceket, gömlek, kravat ve bunlarla uyumlu bir ayakkabıyı kastediyorum. Eğer başka anlamlara geliyorsa bu yazının saçmalığını güzel bir şekilde özetler durumdur. Takım elbise bize okul yıllarımızda önlükten sonraki iş kıyafetimiz gibi sunuldu. Peki, o zamanlar (o yaş arası) okul bizim için ne idi, oyun zamanımızı değerlendireceğimiz yere bir odada konuşan bir adamı / kadını dinlediğimiz bir mekândı. Ben önlüğü seviyorum diyen var mı aramızda? Artık önlüğü sevdirmek için hiçbir şey yapamam ama takım elbisenin hala bir şansı var, evet kurtulabilir. Takım elbiseden korkuyorum. Öyle bir şey ki içine girdiğim zaman beni rahatsız ediyor, kıpırdamamam gerektiği hissi veriyor, sanki hemen kirlenecek, hemen kırışacak. Üst kısmı yazdıktan sonra uzun bir süre geçti. Yazıya devam etmek istemiyorum. Ama bu kadar şeyin de ziyan olmasını istemiyorum. (alt kısımlarda vardı, biraz cümle haline sokmaya çalıştım o kadar) * Bir ortamda insanlar şortlar tişörtlerle dolaşırken bile terlerk

KULAK TIKAÇLARIM

Resim
Uzun yazıların daha iyi olduğunu düşündüğüm için. Konuları gereksiz yere uzatıyor, alakasız şeyleri de ekleyerek satır sayısında haksız kazanç elde ediyor, siz sevgili okuyucularımın değerli zamanını çalıyordum. (ne kadar iyimserim ya, hala yazılarımı birilerinin okuma ihtimalini varsayıyorum) Artık bundan vazgeçtim (en azından vazgeçmek istiyorum ve bunun için çabalıyorum, sanki sigara bağımlısıyım da bırakmaya çalışıyormuşum gibi oldu. Bu arada Bilal sen zor bırakırsın bu kafayla sigarayı) zaten en büyük iyilik, iyiliği istemektir. Kısacası başlığın etrafından fazla uzaklaşmayacağım. Çok yemek iyidir ama fazla yemek iyi değildir. Bilgisayar mimarisi dersinde öğretim görevlisi (Şirzat Kahramanlı) bize Türkçe dersi veriyor, helal olsun. Bir sene İngilizce hazırlık göreceğimize, Türkçe öğrenseydik daha iyi olurdu. Bildiğimizi sandığımızı bir şeyi cevaplarken kullandığımız kelimeleri doğru seçmediğimiz için karşımızdaki kişiye yanlış şeyler ulaştırdığımızı her ders gösteriyor bize. Yanda

ESKİ KALENDER KALEMLER DÜKKÂNI

Yeni bir kalem aldığınızda onu denemek istersiniz hemen. Eve gidinceye kadar beklemeye yetecek kadar sabrınız yoksa elinizin iç kısmının kâğıt görevini üstlenmesini sağlayabilirsiniz. Bir yazıda okumuştum; keşke tam referans verebilsem ama isimleri hatırlayamam kolay kolay. Yeni biriyle tanıştığım zamanda bu durum tekrarlanır. O kişiyi yeniden gördüğümde nereli olduğu, mesleği gibi ikinci dereceden önemli bilgiler hemencecik aklıma gelir ama ismi dilimin ucundan öteye geçemez. Bahsettiğim yazıda gelişmiş ülkelerde dolmakalemin, gelişmekte olan ülkelerde ise tükenmez kalemin daha sık kullanıldığı söyleniyordu. Şu anda bu yazıyı dolmakalemle yazsam da, tükenmez kalemi daha sık kullanıyorum. Kalemlerde moda diye bir şey olurmuş. Ortaokul ve lise yıllarım boyunca tombow’ un siyah karizmatik kalemini kullandım. Birkaç tane vardı onlardan ama hepsini kaybettim. Evrenkente gelirken yeni bir kaleme ihtiyacım vardı. İlk önce faber castell in –şu anda adı aklıma gelmiyor, uzun bir silgisi vardı-

NEDEN FOTOĞRAF ÇEKİYORUZ?

Neden fotoğraf çekiyoruz? Sanat olduğu için mi? Yoksa tarihi, yazılardan daha iyi ve doğru belgelediğini düşündüğümüz için mi? Gelişen teknoloji ve fotoğraf makinesinin hemen hemen herkesin sahip olabileceği bir ucuzluğa erişmesiyle fotoğrafçılar çoğaldı. Bu iyi ve kötü oldu. İyi oldu çünkü … , kötü oldu çünkü … şeklinde sayfalarca yazılabilir. Neden fotoğraf çekiyoruz sorusuna cevap vermek zor. Anlatacağımız bazı şeyleri daha etkili bir şekilde anlatmak için mi, aile albümünü oluşturmak için mi, sanat için mi, başka çaremiz olmadığı için mi? Keşke bir savaş fotoğrafçısı olsam ve çekecek tek bir kare bulamasam. Erken emekli olsam. Fotoğrafçı olmak için gereken özellikler şunlardır: gerçekten buraya bir şeyler sıralayabileceğimi düşündünüz mü, yanıldınız. Ben en güzel fotoğrafları makinem yanımda olmadığı zaman çekiyorum (kafamın içinde). Fotoğrafçılar mesleklerinin birçok insan tarafından yapıldığı için tedirginler, fotoğrafın değerinin azalmasından endişe duyuyorlar. Aslında kötü foto

ELMA

Elmayı tam otuz yedi ısırıkta bitirmişti. Böyle garip huyları yoktu ama bu kez ne olduysa böyle bir şey yapmıştı. Tam oyuz yedi ısırık. Bu bir dünya rekoru muydu, yoksa vasatın altı mı ondan da haberi yoktu. Herhangi bir amacı yoktu zaten bunu yaparken. Sadece ilk ısırıkta bir son ısırıkta otuz yedi demişti. (Aslında bundan önceki cümle yalan, sadece olayı daha kısa cümlelerle anlatabilmek için gerçeği biraz saptırdım. Saymaya elmadan birkaç ısırık aldıktan sonra karar verdi ve altı ısırık aldığını diş izlerinden anlayarak saymaya devam etti. Acaba elmayı yemek için mi ısırıyordu yoksa saymak için mi? Saymadan önce gerçekten de yemek için ısırıyordu ama bu sefer saymayı da düşündü ve işleri karıştırdı.) Otuz altı da bitirebilirdi ama son ısırığı yeteri kadar iyi değildi. Elma yeşildi, tadı da tam istediği gibi. Zaten kırmızı bir elmayı kaç ısırıkta yediğini hesaplayamazdı. Sevmiyordu çünkü. Sanki yeşil ve kırmızı elma iki farklı meyveydi onun için. ne kadar saçma sapandı kendisi bile ş

Ben Üstinsan

Bunun lafını ettiğim ya da bundan kendim için pay çıkardığım anın ötesinde bu kavramın sınırları içinde olamam artık. Üstinsan yoktur, vasat olandan da. İnsan olmak için sağlanması gerekenler hakkında da pek bir bilgimiz yok. Sadece etrafımızda insan olduğunu zanneden yaratıklar var. Hayvan lafı da bu yüzden kavgada söylenmeyecek kadar ağırdır, en büyük hakarettir, küfürdür. Karşımızdakini insan olarak görmeme zaman zaman hepimizin başvurduğu bir yöntemdir. Dünyadaki her şey insan için vardır. Tek insan da biz olduğumuza göre, her şey bizim emrimizde. Artık gazetelerde ve televizyonlarda takip ettiğimiz haberlerde tanımadığımız insanların ölümüne ağlamıyoruz, üzülmüyoruz bile. Çünkü insanlıklarından emin değiliz. Toplum sadece üstinsanın mükemmelliğini tamamlayabilmesi için üstüne basarak yükseldiği bir kalabalıktır. Henüz “Böyle Buyurdu Zerdüşt” ü okumuş değilim. Okunacaklar listesinde arkadaşlarının yanında duruyor şimdilik. Bunlar okumaya başlamadan önce ne yazıyor acaba kitapta sor

22.09.06

Yeni günlüğüm sensin. Senden önceki arkadaşını İstanbul’ da bıraktım. Sayfaları az kalmıştı. Henüz bitmemişti ama yakında biterdi. Henüz ne demek? Çantamda gereksiz bir ağırlık oluşturmasın diye bırakıvermiştim kitaplığımda bir rafa. Gördüğün gibi pek sadık biri değilim. Son bir veda yazısı yazmayı planlamıştım, o da olmadı. Bu özrüm olsun ondan. Çok güzeldi. Telli bir ajandaydı. Evrenkent vermişti 2004 – 2005 öğretim yılında. O zaman kullanmamıştım. Sadece içindeki reklam sayfalarını yırtarak bir kenara emanet etmiştim. O anda, onun düşüncelerimi paylaşacak bir arkadaş olacağını aklımın 45 derece doğu meridyenine bile getirmemiştim. Birkaç dersimin defteri olma görevini de pekiyi yerine getirebilirdi. Ben onu sırdaş olarak seçtim, o da benimle arkadaşlığı kabul etti. Fazla ders çalışmıyorum zaten. Yazı yazarken bazen ara veririm. İstemli veya tam tersi ve yazının içeriği bir anda değişir. Kısaca komşumdan gelen gürültüler bana eski komşumu özletti. Yöneticiye para vermek için çıktığım

Kodak V550 Tanıtım

Bu ilk ürün tanıtım yazım. Merak etmeyin ikincide de bu ikinci diyecek halim yok ama ilk olduğu için bunu belirtmek ayrıca bunu belirtişimin nedenini de açıklamak istedim. Geçenlerde Kanal B de güzel bir program izledim Atölye isminde, tiyatro sanatçısı bir bey sunuyordu, o günkü konu ise bilim ve sanat arasındaki ilişkiydi, benim için güzel bir tecrübe oldu. Eskiden bilgisayar dergisi aldığım zamanlar (şu anda sokakta birden bir kavga patlak verdi, hala bağrışıyorlar, küfürler uçuşuyor) (2000 – 2003) kuşe sayfalarda yer alan tanıtımları zevkle okuyor ve acaba yazarlar denedikten sonra ürünleri geri gönderiyorlar mı yoksa bir reklâm ve tanıtım karşılığı kendilerine hediye mi ediliyor diye merak ediyordum. Bu yazı için hiçbir hayvana zarar verilmemiştir. Buna benzer şekilde bir ibare yer alır, başrollerden birinde hayvanların bulunduğu filmlerde. Ama ne yazık ki televizyon kanallarımızın çoğu filmlerin sonunda yer alan ve yukarıdan aşağıya doğru hareket ettiği halde kayarak uzaklaşan bu

KONYA

Resim
2 bosna 2 kule 2 zafer

Piknikçileri Anlamak

Resim
Bu yazı piknikçileri nasıl anlayacağınızdan ziyade onları anlamanızın neden imkânsız olduğu konusundadır, benim için bir “kızgın kumlardan serin sulara atlama” etkisi yaratan bu satırların okuyucu üzerinde ne gibi etkiler bırakacağı bilim-etik tartışmalarına girer, siz benim deneklerimsiniz (bunu bir ben yapmıyorum bence). Bilmiyorum pikniğe gittik diyenlerde var mı ama ben piknik yaptık derim. Çünkü pikniğe gitmek tam karşılamıyor olan biteni, piknik yapmaya gittik denilebilir ama sanki cümle piknik yapmaya gittik ama yağmur yağdı, ortalık çamur oldu, fırtına çıktı, arabamız çalındı (dayanılmaz örnekleri çoğaltma dürtüsü) şeklindeymiş izlenimi veriyor zavallı insan beynine. Pikniğin aynı şeylere gülebilen insanlarla birlikte yapılması bir zorunluluk olmasa da alabileceğiniz eğlenceyi yukarılara tırmandırabilmek için gerekli olduğu unutulmamalıdır. Demek istediğim yakın dostlarınızla yapacağınız piknik veya ailenizle yapacağınız piknik, gözleriniz kapalı şekilde bir filin farklı yerler

SORULAR

Bir zamanlar ben de temizdim, saftım dışarıdaki kar kadar ve çocuktum az önce buz tutmuş yolda kayarken düşen çocuk kadar. Benim de annem tutardı elimden okula gittiğim ilk seneler… Peki, ben layık olabildim mi beni en çok seven iki insandan biri olan anneme? Hiç sanmıyorum. Başkalarına hıncımı az mı çıkarmıştım ondan, az mı kırmıştım kalbini nedensiz, yapmıyor muyum hala, ne yazık ki. Ne zaman anlayacağım değerini kaybedince mi? Sabahçılar evinin yolunu tutmuş gidiyorlar, öğlenciler okula doğru ilerlerken hafta içi her gün bu saatlerde olduğu gibi. Kör döngü. Benim hayatım gibi, herkesin hayatı gibi. İnsanlar geldiler, gittiler ve insanlar gelecek, gidecek. Hepimiz bir şeylerin peşinden koşuyoruz yakalamak için. Bazen yakalıyoruz geç de olsa, bazen de kayıp gidiyor parmaklarımızın arasından. Gözyaşları döküyoruz gidenlerin ardından, bir daha uzun süre göremeyeceğimiz için. Önce bir dedemiz, sonra da diğeri, geride sadece birkaç hatıra, o da gitgide solmakta. Acaba iyi bir kardeş ya da

MUTLULUK

“Mutluluğa doydum, mutluluk beni ele geçirdi ve moralimi bozuyor.” “… elle tutulamayan sis, dalları sallayan rüzgar oldum, soysuz bir kıskançlık ve katil oldum, kaybettiğim ve bir daha bulamayacağım aşk oldum. Takıntılarım nedeniyle çürümeye başlayan, gübreleşen anı ve neşeden oluşmuş arapsaçına dönüştüm” Melissa P. Bu kızla çok ortak noktamız var aslında. Yanlış anlamayın, hayatım onun ki kadar renkli değil ama mutluluğun moral bozması ve takıntı sahipliği ikimizin de ortak dertleri. İlk kitabı meraktan almış ve okumuştum, aradan fazla zaman geçmemesine rağmen pek hatırlamıyorum ne ders çıkardığımı ondan. Çocuk yetiştirmenin zor bir iş olduğu ve gerektiği gibi davranılmamasının ne gibi facialara yol açabileceği gibi bir şeyler miydi, neydi? İkinci kitabı niye aldım peki?

KARİYER

Dayınızın market sahibi olmasının size ne gibi faydaları olabileceğiniz düşündünüz mü? Çok saçma değil mi? Niye düşünesiniz ki? Eğer amcanızın bir berber dükkanı varsa saçınızı bedava kestirebilirsiniz (eğer yazıyı okuyan bir bayansa cümleyi hala ve kuaför ile çekinmeden yeniden kurabilir). Ama market farklı bir şeydir. Burada birçok şey var, buraya birçok kişi geliyor. Televizyonda gördüğünüz dünyanın (reklamlar) gerçek dünyaya açılan kapısı gibi (cümleyi daha gösterişli yapmak için buradaki kapıyı sokak kapısı değil de, bilimkurgu filmlerinde ki boyut değiştiren cinslerinden farz edin). Her şey yalan. En azından çoğu. GameBoy’ la oynamak istiyordum ve bu isteğim gerçekleşti. Pokemon red veya blue idi. Bir şeyleri biriktirmem gerekiyordu ama yapmadım. Turuncu güzeldi. Böyle konuya saçma girişleri şu anda havalı buluyorum galiba. Aslında bağlantıyı kuracağım ama sıkıcı geliyor. Keşke elimden daha iyi bir tercüman olsaydı kafamdakiler için. Şudur ki, eğer bir tanıdığınız gazete satan bi

Kara Kanat Ördeğin Ünlü Giriş Cümleleri (DW's Famous Entrances)

I am the terror that flaps in the night, Ben gecenin içinde kanat çırpan baş belası, I am the onions that stink in your eyes (Fungus Amongus). Ben gözlerini yaşartan soğan, I am the switch that derails your train (Darkly Dawns The Duck). Ben trenini raydan çıkaran makas, I am the jailor who throws away the keys (Darkly Dawns The Duck). Ben anahtarı uzağa atan gardiyan, I am the surprise in your cereal box (Darkly Dawns The Duck). Ben tahıl kutusundaki sürpriz, I am the chill that runs up your spine (Darkly Dawns The Duck). Ben sırtından boşalan soğuk terler I am the winged scourge that pecks at your nightmare (That Sinking Feeling). Ben kâbuslarında seni kamçılayan kanatlı kırbaç, I am the low point on your sine wave. (The Frequency Fiends). Ben sinüs dalgandaki alçak nokta, I am the grade curves that gives you an "F" (Clash Reunion). Ben sana F veren not eğrileri, I am the fast food that comes back to haunt you (Clash Reunion). Ben sana musallat olan hazır yemek I am the wat

Özeleştiri

Türkçeye bir türlü hâkim olamıyorum. En basitinden kelimelere bile doğru olarak ek ekleyemiyorum …daki şiirde [METEOROLOJİ UZMANI] mesela: Denizin yükselişi diyebiliriz [kalem bittiği için zorunlu değişiklik] ama ben Denizin buharlaşışını demişim ama burada kesin hata var buharlaştığını diyebilirim ama benim demek istediğim bu değil. Buharlaşmasını olabilir gibi ama buda değil. Hazır cahilliğimi itiraf etmişken şunu da söyleyeyim; eskiden dolayısıyla yerine dolayısılığıyla derdim, yazardım. Hala karar vermiş değilim tam olarak hangisinin doğru olduğuna ama bana sadece beş kişi katılmış -- dolayısılığıyla arkadaşın yaptıkları biras yanlış oluyor normal normal çek dosyalarını kardeş. zaten flashget kullanmaya gerek yok, neden dersen 30 mb bir ... Şunu da belirteyim ki C ' yi tam olarak öğrenmeden c++ ' ı dolayısılığıyla da visual c ' yi tam olarak kavrayamazsın . yani işe ilk sürümlerden başlaman ... ****1 Okulumuzun bize sağladığı ortam dolayısılığıyla politikayla yakından

>>sAÇMA sAPAN şEYLER

>> >>>>> >sacma sapn seyler >> >>>>> >birde boyle >> >>>>> > >> >>>>> > >> >>>>> >abudik gubidik >> >>>>> >şekilde >>bir de Türkçe >> >>>>>karakterler sorunluysa >>imla zaten hak getire >> >>>>> >bir tür işkence mi yapıyorsunuz >> >>>>> >sizi ailecek kını >>yoruz yapmanız gereken >>hadi yazıyı baştan düzeltmenizden geçtim >>bari bul-değiştir (find-replace) >> >>>>>yardımıyla >>>>>> dan kurtarın yazıyı artik okumadan siliyorum zaten >>örnek -- sacma sapn seyler birde boyle abudik gubidik şekilde bir de Türkçe karakterler sorunluysa imla zaten hak getire bir tür işkence mi yapıyorsunuz sizi ailecek kını yoruz yapmanız gereken hadi yazıyı baştan düzeltmenizden geçtim bari bul-değiştir (find-replace) yardım

davetiye

Maskeli Balo Yeni Türkü - Athena - Ata Demirer Yeni Türkü (Rumeli Konseri) Murathan Mungan ( Söz Vermiş Şarkılar ) Neredesin Firuze(Soundtrack) /*sırayı bozmadan dört beş kere... */

Osiloskop

bir şeyler yapacağiz gibi görünüyor hadi hayırlısı. -- osiloskoptaki hayaleti gördüm ama pek net değil -- Çok çok sonra gelen düzelti: pişmanım :(

Ahmed Ahmedov - Çerkez Güzelim

özellikle "Tsiganocka" parçası tekrar tekrar dinlenebilecek cinsten bu sıcak havalarda belki serinletmiyor sizi ama en azından bilgisayar başında bile eliniz ve başınız gibi uzuvlarınız aracılığıyla abuk subuk hareketlerle eşlik ettirmeyi başarıyor kendine diğer şarkıların çoğuda böyle Ahmed Ahmededov henüz tanımını bilmediğim bir de "kontrtenor" sıfatına sahipmiş (hımmm) Dağıstanlıymış (Kayki). belki siz de merak edersiniz üsteki bilgilerden sonra diye bunları da ekliyorum: Sebnem Ferah - Gel Ey Seher polad bulbuloglu laf lafı açıyor... 13. Uluslararası İstanbul Caz Festivali, Brezilya Kültür Bakanı Gilberto Gil’i ağırladı… son olarak

MUTFAKTA

Kim uçmak istemez ki bulutların arasında özgürce süzüle süzüle, yemek yapma derdi olmadan. Salata yapmak kolaydır. Tezgâhın altındaki dolaptan bulabileceğiniz malzemeleri çıkarır, yıkar, istediğiniz ebatlarda keser, üstüne tuzunu, yağını döker, limonunu da sıktınız mı yemeye hazır hale gelir ama yemek yapmak zordur. Hele hele aklımızda piknik tüpü olarak yer edinmiş o minik tüplerin üzerinde yapmak daha zordur. Ama bazı şeyleri öğrenmenize yardım eder –tavanın sapı, tencerenin kulpu- . Bir gün yaparken pilavı, kızartmışken şehriyeyi, az önce eklemişken pirinci, bir şeyi unutmuşsunuzdur. Birazdan tavanın yere düşmesiyle zor tutarken kendinizi okkalı bir küfür sallamamak için aklınız başınıza gelir. Ama merak etmeyin büyük bir başarı gösterip tamamını dökmeyi başaramazsanız yarısı genelde tavanın içinde kalır. Artık büyük dersler çıkarmışsınızdır bu olaydan ve ikinci raunda hazırsınızdır. Bu sefer sap elinize yapışmış gibidir, hiç bırakmazsınız. Ama muhabbet ederken arkadaşınızla geç kal

İLKOKUL ANILARI

[öğretmenimizin verdiği bir ödev sonucunda aklıma gelenler, konu: okul hayatı boyunca yaşadığınız anılar] Kendi anılarımı yazarken pek özen gösteremedim, çünkü çoğu hatırlamak istemediklerim arasındaydı, ayrıca çoğumuzun yaşadıklarından da çok farklı şeyler değillerdi. Keşke farklı tepkiler gösterebilseydim yaşadığım olaylar karşısında ama olmamış ne yapayım, önümüzdeki anılara bakacağız. İ lkokul olduğunu hatırlıyorum sadece, sınıf belirtirsem yalan söylemiş olurum gerek yok, o kadarda önemli bir ayrıntı değil. O gün derse müfettiş gelecekti, öğretmenimizde bizi güzelce ne yapacağımız konusunda bilgilendirdi, “ben veya müfettiş soru sorduğunda sadece çalışkanlar cevap versin” vb. daha sonra da çalışkan olarak nitelendirdiği öğrencileri öne oturttu ve böylelikle tüm önlemleri almıştı, artık sırtı yere gelmezdi. Müfettiş de gelir bir sonraki derse, matematik işlenmektedir kalabalık sınıfta. Bir soru yazılır tahtaya cevaplanması içinde müfettiş tarafından rasgele bir öğrenci seçilir belk

NOKTASIZ

Yazmak sınırsızca, düşünmeden kelimeleri, kurmadan cümleleri. Bir şeyleri ima etmeden, ne demek istiyorsak. Umursamadan imla kurallarını, noktalı virgülden(1) sonra büyük ya da küçük harfle başlamayı. Bazen birleşik bazen ayrı olarak cümleye katmayı ya da yı. Kafamızdan geçen düşünceleri resmetmeyi fotoğraf makinesine benzercesine. Ama bazen kendimizden bile gizlediğimiz şeyleri yazmak. Başkasının okuması için değil, kendimizle yüzleşmek için belki. Yaşadıklarımı, hayal ettiklerimi, saçmalıklarımı. Unutarak gelecek kaygısını, hatırlamaya çalışarak geçmiş anıları. Yazmak güzel şeymiş ve niye yazıyorum düşünceleri arasında mekik dokuyarak. Unutmamak için yazmayı, sevmeyi. Bazen kurşun kalemle, bazen tükenmez kalemle ama istiyorsak kelimelerin kaymasını kâğıtta, kullanmak gerek dolma kalemi. İsraf edercesine kâğıtları yazmalı, bazen bilgisayarda bazen de en umulmadık yerde karşınıza çıkan babanızın eski daktilosunda tuşların çıkardığı tıkırdıları dinleyerek ve kaleme sarılmak tekrar hiçbi

YAĞMUR YAĞDI

Yağmurlu havalar hep hüzünlendirmiştir beni. Gökyüzünü kaplayan kara yağmur bulutları sanki benim içimi de kapla, bende bir karamsarlık baş gösterir. Bir şey yapmama isteğim kamçılanır, bir şey yapmam. Bu garip döngü hep var mıydı, hani şu buharlaşıp tekrar yağma olayını diyorum. İlk yağmur kimi ıslattı acaba, ya sonuncusu kimleri ıslatacak. Kim bilir kaç sevgili geçti bu çamurlu ıslak yoldan; şemsiyesiz, birbirine sokulmuş, elinden geldiğince kendini siper etmiş yârinin üzerine ıslanmasın diye. Bazıları ise yine yalnız gezerler fark etmez ellerinde şemsiye olup olmaması, hep hızlı yürürler aldırmadan yağmurdan önce bir milyon olan şemsiyeyi iki milyona satan uyanık adama. Şemsiye demişken, kolay değildir kullanmak onu. Sokmamalısınızdır çevrenizdekilere o sivri ucu ya da dışarıdan gelecek şemsiye darbelerine karşı uyanık olmalısınızdır. Toplu taşıma aracı olarak şemsiyeyi incelersek, makbul olan sayı ikidir, üç de belirli sınırlarda kabul edilebilir ama etrafa mizah konusu olmak istem

Ellen von Unwerth

Usta fotoğrafçı, yaratıcılığının kaynağı ve eşsiz stilinin yanı sıra teknik bilgisinin eksikliğini ve bunun neden bazen iyi bir şey olduğunu anlatıyor. Röportajı yapan: Rebecca Klein Çevirmeye çalışan: Anıl Özbek İlhamın kaynağı nerededir? Her fotoğrafçı için bunun farklı bir cevabı vardır. Bazıları için teknik bilgideki ustalık yaratıcılık için temel rol üstlenir. Diğer tarafta ise içgüdülerine göre hareket eden, zamanlama ve tadın daha önemli olduğunu düşünenler vardır. Ellen von Unwerth içgüdüsünü ustaca kullanan bir fotoğrafçıdır. Çalışmaları Vogue ve Interview, The Face, i-D gibi birçok dergide yayınlanmıştır. Kendiliğindenlik, sirk hayatı, erotizm ve düşlem sanatı hakkında bir Ellen von Unwerth röportajı Birçok insan genç bir kızken sirkte çalıştığınızı bilmez. Evet, on yedi on sekiz yaşlarında okulu yeni bitirdiğimde Münih’ de bir sirke gitmiştim. Büyük ve içinde hayvan gösterilerinin de olduğu bir sirk değildi. Güzel ışıkları ve müzikleri olan şairane ve sevimli küçük bir sirkt

MHTML

Windows altında bilgisayarınızda ie var ama oe yoksa açamayacağınız bir dosya uzantısıdır mht. Tabi eğer firefox kullanıyorsanız “Mozilla Archive Format extension” yükleyerek halledebilirsiniz. Opera da destekliyormuş. Bildiğiniz gibi bir siteyi bir html dosyası olarak kaydederseniz aynı isimde bir dosya da açılarak içindeki resim ve ses gibi dosyalar buraya konur. Mht de ise tek bir dosya oluşur ve resim, müzik vs. ve html aynı yerde olur.

Gazete ekleri arasında kaybolmak (23 Temmuz 2006)

Resim
Cumhuriyet Strateji: ekin içindeki konulara benim kadar uzak olarak yaşamışsanız, iyi bir başlangıç olabilir. Star Pazar ekindeki ilk sayfanın altındaki büyük fotoğrafı beğendim ama fotoğrafçısı belirtilmemiş. Fotoğrafta bir insan olması ve fotoğraftaki yeri gerçekten çok şey katmış (Çiftlikteki Tatil) Pazar Postası’ nda son sayfaya kadar dikkatimi çeken bir yazıya rastlamadım ama son sayfadaki Seral Cumalı’ nın yazısı güzel. Kısaca konusu “Bir salon adamının Amazonlarda yaşadıkları” (Amazonlara Yolculuk – Atilla Sesören) Bugün Melodi ekinde ilgimi çeken bir yazı yoktu ama 3. sayfadaki fotoğrafların “Ozan Köse” tarafından çekildiğini belirttikleri için teşekkür ediyorum. Son sayfada Buz Devri’ nin bu gece 00.30 da yayınlanacağını söylemiş, tekrar izlenebilir. Bugün Pazar: “Tükenen Zamanın Simgesi”, zamanın tarihi ve saatinize bakım önerili konulu Seren Ellialtı yazısı, zamanı merak eden bünyeler için güzel. Son sayfadaki “Prey” tanıtımı dikkatimi çekti ve araştırayım “ruh yürümesi, duv

blog

Interests ilgi alanları, bir blog sayfası için kişiye sorulacak saçma sorular arasındadır, ilgi alanlarımı buraya . .. ve ... dır diye sınırlayabilir miyim, ben yapamam zaten blog un amaçlarından birisi de ilgi alanlarımızla ilgili şeyler yamak değil midir. ama bunlar bizim kişiyi ve blog unu tanımamız için gereklidir diyenlerdenseniz şu örneği düşünün ilgi alanları: bilgisayar diyen bir kişinin blog una girdiniz ama içinde oradan buradan kopyala yapıştır yapılmış bilgilerle karşılaştınız bence bu blog değildir. blog u okuyan insan ne ile karşılaşabileceğini bilmemelidir her an bir satır alttan bir canavarın çıkıp kendisini yiyebileceği tedirginliğini taşımalıdır, okuduklarına bazen katılmalı bazen de sinir olmalıdır About Me hakkımda, hakkımda, hakkımda üç kere yazdım ama hala anlamlı gelmiyor bana zaten blog umun tamamı bir "about me" dir. buradaki her şey benim olaylar karşısında gösterdiğim tepkilerin yansımalarıdır. doğru söylemek zorundayımdır ama bunlar sadece benim do

MEKTUP

Resim
Ne kadar sıradan hayatlar yaşıyoruz. Herkes ezberlediği rolü ne güzel oynuyor. Herkesin olmamızı istediği gibi de olduk sonunda. Farklı olanları aramazda ne güzelde normalleştiriyoruz. Acımazsız değiliz, aslında acı çekeniz. Duygularımız ne kadar birbirine benziyor, önceki günle ne kadar aynı. Düşündünüz mü bir gün içinde duygularınız neler oluyor. Mutluluk, heyecan, tükenmişlik, üzüntü, şaşkınlık. Bu kadar az mı sizinde. Hiç en işlek caddesinde yaşadığınız muhitin çevrenizdekilerin size ne diyeceğini, nasıl bakacağını ve hangi sıfatları yakıştıracağını düşünmeden yüksek sesle şarkı söylediniz mi mutlu olduğunuz ve sadece o an içinizden geldiği için, ne o yoksa mırıldanmıyor musunuz bile. Dün akşam en son ne dediniz kendi kendinize. Konuşmuyor musunuz yoksa kendinizle. Diyelim ki bir gün çat kapı NASA dan geldiler. Biz tüm insanları uzayın heyecanını daha iyi hissedebilmesi için çeşitli kararlar aldık ve rasgele olarak belirlediğimiz bir kişiyi Ay’ a göndermeye karar verdik ve bu şansl

ÇOK KÖTÜ

İnsanlar ne kadar kötü. Acaba farkında mı böyle olduğunun. Haklı çıkarır mı nedenlerinin olması. Ahlak gelişimi seviyesinin birinci basamağından öteye geçebiliyor muyuz. Acaba kötüler kötü olduklarını mı kabul ediyorlar yoksa kötülere göre kötü iyi mi eğer böyleyse herkes kendine göre iyi mi? Karnım ağrıyor açlıktan ama bir şey yiyemiyorum insanların birbirini yedikleri şu dünyada. Karşımızdaki herkesi geçilmesi gereken bir rakip olarak, yok edilmesi gereken bir hedef olarak mı görüyoruz? İlahi adalet var mı, ya biz yeterince adil miyiz kendimize ve diğerlerine. Yoksa gereğinden fazla mı değer veriyoruz hak etmeyenlere. Ne zaman mutlu oluruz, başkasının mutsuzluğu bizim mutluluğumuz oluyorsa neden bu böyle? Yüzüklerin Efendisi’ nde şöyle bir söz vardı; “yaşayan insanların çoğu yaşamayı hak etmiyor, ölenlerin ise çoğu ölmeyi hak etmemişti, onları geri getirebilir misin.” Benim ya da senin amacımız ne, kimim ben. Kendime ne kadar yabancıyım. Neden değiştiremiyorum tutumlarımı, davranışla

SELÇUK EVRENKENTİ

Bazen ne işim var benim burada dedirtse de iyidir, güzeldir, tatlıdır imajı vermeye başlayan ama son seneme girdiğim için beni artik pek alakadar etmeyen evrenkentdir kendileri. Öğrencileri http://www.selcuk.edu.tr/ adresini sadece notlarını öğrenmek için kullandıkları için Konya’ da gerçeklesen etkinliklerden pek haberleri olamaz ve Konya’ da gerçekleştirilen ilk kitap fuarına kayıtsız kalabilirler. ÖSS sonucunda buraya kapak atan öğrenciler genelde ilk senelerini devlet veya özel yurtlarda konaklayarak geçirirler. İkinci senelerinde dillerine maymun gözünü açtı şarkısını pelesenk ederek yanlarına aldıkları iki üç arkadaşla ev aramaya çıkarlar. Çarşı olarak nitelendirilen alaadin ve zafer bölgesinin bir saatlik tramvay yolculuğunu ben çekemem yazın yürüyerek kışında dolmuşla tıpış tıpış giderim diyenler Bosna hersek mahallesini tercih ederler. Burada ilk önce kapıcılarla laf ebeliği yaparak ev sahiplerinin telefon numaralarını almaya çalışırlar Konya’ nın kavurucu sıcağı altında, zira

bankamatik

anil ozbek (2004-11-04) para çekme, havale, sifre degistirme dizilerle yapıldığı için pek güzel değil ama yine de fena sayılmaz :) http://www.programlama.com/sys/c2html/view.php3?DocID=2921 Ben elimde pascal a ait ne varsa sildiğim halde http://www.programlama.com/ a bu kodu hala sakladığı için gereksiz olsa da buradan teşekkür ediyorum.

ays den den den

Resim
terslik kendileri buradaki fotoğraflar ays ye aittir izinsiz kullanımlarda başınıza gelebilecekler ays nin hayal gücüyle sınırlıdır, dikkatli olunuz.

gözüme çarpanlar

Resim
the_prof tez_kaybetmek nba işkenceler_opsiyoneldir okey bay_bay buradaki fotoğrafları istediğiniz yere koyabilirsiniz ama üstüne bir takma isim veya site ismi yazmassanız yeterli (çok kızarım)

blogger

Resim
link listesini nasıl değiştiriyoruz? Template bölümüne girin ve aşağıdaki kodları bularak gerekli düzenlemeleri yapınız. Daha fazla link eklemek için ne yapacağınız açıkça belli olmaktadır, benzer şekilde istemediklerinizi silebilirsiniz de. Eğer sizde bu satırlar yoksa farede mi yok kopyala yapıştır yapınız blog um arama motorlarında çıkacak mı? seyirciye mi oynayacaksın, sen yaz nerede çıkarsa, elbette google de çıkarsınız. Onu da istemem derseniz >head< , kısmına şöyle bir güzellik ekleyerek arama motorlarının önüne bir set çekebilirsiniz >META name="ROBOTS" content="NOINDEX,NOFOLLOW" /< > ile < color="#ff9900" size="5"> resim / fotoğraf yüklemek istiyorum, ama nasıl? Bunu yapmanın hiçbir zorluğu yok sizi sinir edecek derecede yavaş bir bağlantınız yoksa, sadece birkaç ipucu; resim tam yüklemeden başka bir resim eklemeye kalkmayın ikisi de uçuyor, yüklediğiniz resim tam görünmeden kaydırma çubuğuyla aşağı yukarı yapayım